🀄 Insan Yüzü Ne Zaman Oturur

Günümüzde, çok az sayıda insan kendi ile yüzleşme cesaretini gösterebilmektedir. Çünkü yaşama tutunma savaşında; insan her zaman vicdanını kullanamamaktadır. Bu nedenle insan; hayatının her zamanında, aynanın yüzleştirici etkisini kullanmalıdır. Gerçekler, ne yazık ki; her zaman itiraf etmesi zor ve acı veren bir Yakışıklı olduğumu nasıl anlarım ve yüz şekli ne zaman oturur. Sıcak Fırsatlarda Tıklananlar. Editörün Seçtiği Fırsatlar. Serenade 10207050 By Penelope Ravel Kaz Tüyü Yastık, 5 0x70 Kaz Tüyü Rahatlığında Yumuşacık Uykular 189 TL. MSI ALPHA 15 B5EEK-212XTR Dizüstü Bilgisayar, 15.6 FHD 144Hz, Ryzen 7 5800H, 16GB RAM Xper2. +1 yıl. Kişilik küçük yaştan itibaren belirginleşir. İlerledikçe değişkenlik gösterebilir. Tam olarak "gerçek bir iş" sahibi olunduğu zaman oturur. Yaptığınız iş, kişiliğinizin %99udur Bu yüzdendir ki sevilmeden yapılan işler elde patlar.. İşimizi sevmek kendimizi sevmektir.. Yakın olmak istediğin insanlara, uzaktan bakmak çok zor. Kaçamadım kendimden. Kaçamadım sana olan özlemimden. Kaçamadım sana olan bağlılığımdan.. Ne zaman bir başkasına tutunup seni unutmaya kalkışsam çıktın karşıma. İçimdeki ateşi yangına çevirdin. Birazdan karşımda olacak. İyi biri mi, onu bile bilmiyorum. Herkes düşkündür içinden doğduğuna. Ben de öyleydim. Bize tapar sanırdım. Çalışkandı. İşten eve gelir, dinlenmeden, terasta babama sofralar kurardı. Yorgunluğunu atıyor, diye düşünürdüm. İncecik, ılık bir sesle şarkı söylerdi ona. Nasıl olurdu bilmem Anne, deyim yerindeyse paçavrasını çıkarıyor çocukcağızın. Onu sorgulamakla, yargılamakla kalmıyor: bir de suçlayıp aşağılıyor. “Sen” diye başladığı saldırgan konuşmasını, yine “sen” diye bitiriyor. Bu anne, o denli yeniliyor ki öfkesine, ağzından çıkanı kulakları duymuyor. Oysa günümüzde artık Sardunyanın Şarkısı. Bazı kadınlar ne ekse biterdi, ne dikse büyürdü. Öyle bereketliydi ki elleri. Bir kuru dal olsa bile toprakla buluşturdukları; filiz verir, yeşillenirdi. Belki sırf bu yüzden yaşadıkları onca şeye, rahat yüzü görmedikleri hayatlarına rağmen, o kadınların gözünde belli belirsiz bir ışık hep rgCnt. İnsanlığın geçmişindeki gizemli olaylarla ilgilenen Avusturyalı tarihi eser araştırmacısı Klaus Dona ile Şubat 2010′da yapılan bir söyleşi ve bu söyleşi sırasında yapılan slayt saydam gösterisi bir metin haline getirilmiştir ve aşağıda sunulmaktadır. Not Orijinal metinde köşeli parantez içinde resimlerin slayt ekranındaki konumlarını belirten sağ, sol, yukarı ve aşağı gibi yön ifadeleri, metnin çevirisinden sonra resimlerin bu notta konumlandığı şekilde değiştirilmiştir. BILL RYAN BR Camelot Projesi ve Avalon Projesi’nden Bill Ryan işte karşınızda. Bugün 20 Şubat 2010 ve tekrar Klaus Dona ile bir araya gelmek büyük bir ayrıcalık. Bu video gösteriminde farklı bir söyleşi olacak; çünkü esasında çok az konuşmam gerekecek, belki de hiç gerekmeyecek! Klaus, tüm dünyada, mantıken “İnsan Irkının Saklı Tarihi” diye adlandıracağınızı düşündüğüm konulara ilişkin olmak üzere kişisel olarak araştırdığı, keşfettiği, incelediği eserler ve olağanüstü olaylar hakkında hazırladığı çok özel, olağandışı ve büyüleyici slayt gösterileri üzerinde işitsel açıklamalar yapacak. Ne dersin, iyi bir özet oldu mu, Klaus? KLAUS DONA KD Çok iyi bir özetti, evet. BR Öyleyse, bu noktada geri çekiliyorum ve şimdi yapacağınız şey, sadece keyfinize bakın ve slayt gösteriminin tadını çıkarın. Klaus, sizi kendisiyle birlikte bir yolculuğa çıkaracak… Yolculuğunda, kendisine ait keşifler boyunca ona yoldaşlık edebilirsiniz. Ve şimdi sıra senin Klaus. Burada neye bakıyoruz? Bir dizi piramit görüyorum. Anlamı nedir? KD Anlamı şu piramitleri dünyanın her yerinde her kıtada görebilirsiniz. Soru şu ki, bunları ne zaman ve kim yaptı? Neden dünyanın her yerindeki piramitler çok fazla benzer görünüyorlar? Diğer bir soru gerçekten küresel bir uygarlık var mıydı? Sanırım araştırmacılarımızın çoğu, küresel bir uygarlığın çok uzun zaman önce var olduğunu anlatıyorlar; ama kaç bin yıl önceydi, işte onu bilmiyoruz. Camelot Projesi izleyici kitlesinin çoğu, Japonya’nın en güneyindeki adada, yani Ryukyu Takım Adalarına bağlı Yonaguni adasında deniz seviyesinin 25 metre altında 1984’te bulunan bir taş piramidin hikayesini bileceklerdir. Bu anıtların Doğa tarafından oluşturulduğunu söyleyen birtakım uluslararası arkeologların kavgası hâlâ devam ediyor. Ancak bir arkadaşım, Profesör Masaaki Kimura, o zamandan beri sadece bu anıt üzerinde değil, ayrıca yakınındaki diğer birkaçı üzerinde yıllarca inceleme yaptı. Yukarıda Yonaguni’nin bir modeli görülüyor. Ve Doğa’nın kesinlikle yapmadığı bir şey… bu anıtın iki adet platformunun üzerinde, dev bir taş kaplumbağa ve dev bir taş kuş tıpkı kartal gibi var. Doğa çok şey yapar, ama böyle hassasiyette kusursuz bir anıt yapmaz. Ve soru şu tüm bu taşlar nerede? Eğer bunları doğa yapmışsa… bozmuşsa… nerede bu taşlar? Ayrıca sokaklar var ve bir de taştan yapılmış oturma sıraları ve taş merdivenleriyle Romalıların Kolozyumuna benzeyen bir taş stadyum var. Doğa harikadır, çok çok harika şeyler yapar; ama böyle kusursuz yapılar değil. Burada, dev bir taş kaplumbağa var ve bu anıtın yanındaki dalgıcın ne kadar ufak kaldığını görebiliyorsunuz [aşağıda solda]. Burada, yukarıya çıkan merdivenleriyle bir sokak görülüyor. Ve tekrar, sadece bu dev anıtın büyüklüğünü farkedebilmek için çok yakından çekilmiş bir resim. Antik Dünya Haritaları Burada bazı dünya haritaları görüyorsunuz. En üstte, Kristof Kolomb Amerika’ya gelmeden önce uzun süre kullanılan Piri Reis haritasını görüyorsunuz; 16’ncı yüzyılın başlarında Avrupa’nın bir kısmını, İspanya’nın, Portekiz’in, Batı Afrika’nın ve ayrıca Güney Amerika’nın bir bölümünü önceden gösteren bu haritanın ne kadar kusursuz olduğunu görebilirsiniz. Şimdiye kadar yüzyıllar öncesinde böyle mükemmel bir haritayı kimin yapabildiğini bilmiyoruz. Piri Reis haritasının geri kalanında, ki bu resimde göstermiyoruz, Antarktika’yı buzsuz halde görebilirsiniz. 1956’da araştırmacılar, Antarktika’da buz kütlesi altında Yeryüzü’nün aynen Piri Reis haritasının gösterdiği gibi olduğunu keşfettiler; dolayısıyla bu Piri Reis haritası en az 10,000 ila 12,000 yıldan daha eski olmalıdır. Fakat sonraki soru şu olacaktır bu harika dünya haritasını yapabilen kişi kimdi? Aşağıda, üstte, Althanasius Kircher tarafından yapılmış Atlantis’i görüyorsunuz; harita ise, tam tersidir. Kircher, ters şekilde yapmıştır; Avrupa, Afrika ve ayrıca Amerika’yı görebilirsiniz. Ve aşağıda kocaman bir dünya haritası taşını görüyorsunuz. Bu taş harita, 1984’te Ekvador’da bir yeraltı tünel sistemindeki altın kazıları sırasında başka 350 adet eserle birlikte bulundu; harita, Kolomb öncesine ait bilinen herhangi bir kültürle ya da mevcut Güney Amerikan kültürleriyle uyuşmamaktadır. Bu taş haritadaki beyaz çizgi [aşağıda], doğal bir kuartz hattıdır. Burası, dünya taş haritasının ön tarafıdır; yaklaşık olarak Yakın Doğu’da Suudi Arabistan’da bulunan kısmı görüyorsunuz. Göz biçimindeki kakılmış işlemeyi, bu gözden sağ ve sola doğru giden doğal bir kuartz hattını, sağa giden hattın Hindistan ve Tayland üzerinden geçişini görebilirsiniz. Ayrıca sağ tarafta Profesör Kimura’nın araştırmalarının, kendisinde, en kuzeydeki Japon adasından başlayarak Tayvan’dan sonra uzak aşağılara kadar uzanan yerde bir zamanlar dev bir kıta bulunduğu düşüncesini uyandıran uzun bir ada var… fakat o zaman bu dünya haritasının en az 10,000 ila 12,000 yıldan daha eski olması gerekir. Burası [aşağıda], arka taraftır; sağ tarafta kuartz hattının gelişini, Atlantik’te artık günümüzde var olmayan bir kıtadan, yani Atlantis’ten geçişini görebilirsiniz. Hat, daha sonra Güney Amerika’nın bir bölgesinden geçmektedir. Burada yakın çekim bir fotoğraf var; kuzeye giden bir kakmayı, Guayaquil Körfezini ve bu eserlerin bulunduğu yeri tam olarak gösteren yuvarlak bir kakmayı görebilirsiniz. Ekvador Ekvador’da aynı yerde bulunan başka bir eser ise, Gözlü Piramit denen nesnedir. Göz, bir kakma işçiliğidir. Taş, gri ve beyaz renkte olup üzerinde 13 adet basamak bulunmaktadır. Nesne, 1 Amerikan Dolarının üzerindeki Parlayan Gözlü Piramide tıpatıp benzemektedir. Eğer bu piramidi siyah ışık altına koyarsanız, göz çok kuvvetli şekilde parlamaktadır; gerçekten bir göze benzemektedir; ama resmen insan gözüne değil. İşte, gözün bir yakın çekimini, kakmanın renklerini görüyorsunuz. Bu piramidin altında, küçük altın plakalardan yapılmış noktalar halinde Orion takımyıldızının dizilişini gösteren bir işleme ve bir de bilinmeyen bir yazı var. Alman Dilbilim Derneği’nin başkanlığını yapan ve kırktan fazla dilde kusursuz olan Profesör Kurt Schildmann’ın çevirisi… O, bu yazıyı tercüme edebilmiştir. Schildmann, yazıyı, en eski yazıdan daha eski olduğu için Ön-Sanskritçe diye adlandırmaktadır. Bu dört harfin çevirisini burada görebilirsiniz, çevirisi şöyledir “Yaratıcının oğlu geliyor”. Aynı yazıyı çeşitli ülkelerde, örneğin Ekvador’da, Kolombiya’da, İllinois’de Birleşik Devletler, Fransa Glozel’da, Akdeniz’in Malta Adası’nda, Türkmenistan’da, Avustralya’da, İtalya’nın Güney Calabria’sında sadece birkaç yıl önce taşların üzerinde bulmuştuk. Daima üzerine aynı yazı ile yazılmış taşlar ve seramikler terracotta denilen pişmiş toprak kap ve çömlekler bulunmaktadır. Bu da demektir ki, bu yazı bir zamanlar tüm dünyada mevcuttu ve Sanskritlerden daha eski bir zamanda, 6,000 yıldan daha öncesinde kurulmuş küresel bir uygarlık olmalıdır. Profesör Schildmann ayrıca bana bu yazının Indus yazısıyla ve Paskalya Adası yazısıyla az da olsa bir benzerliğe sahip olduğunu söyledi. Schildmann’ın da belirttiği üzere Sanskrit yazısından daha eskiydi. O, bu yazıyı Ön-Sanskritçe diye adlandırmıştır. Bu taşın [aşağıda] üst tarafında iki göz görüyorsunuz, onun yanı sıra piramidi tutan sağ el ile piramidin tepesine konan sol eli görüyorsunuz. Bu, Gözlü Piramidin nasıl kullanılacağını gösteriyor anlamındadır. Bu taşın [aşağıda] üzerinde bir oyma çizim görüyorsunuz bir taşın üzerindeki adam, oturur vaziyette, daha önceki nesnede gösterildiği biçimde piramidi tutmaktadır. Gözlerinden ışınlar çıkmaktadır ve sağ tarafta selam verir gibi eğilmiş iki kişi görüyorsunuz. Kafasında küçük bir miğfere benzeyen bir şey var ve bu miğferden adamın üzerindeki garip bir nesneye doğru çıkan anten gibi bir şey var. Burada ise, keşfedilmiş bir miğferin fotoğrafı var. Henüz üzerinde bir metal araştırması ya da ne tür bir metal kullanılmış olduğuna dair bir kontrol yapamadık; ancak miğferin merkezinde bir şeyin eksik olduğunu ve o şeyin bir önceki fotoğrafta gösterilen türden anten olabileceğini görebilirsiniz. Aynı yerden bir başka ilginç buluntu [aşağıda], hepsi yeşim taşından yapılmış büyük bir kupa ve on iki adet küçük kupa. Küçük kupalar, insan yapımı oldukları ve her biri büyüklükçe biraz farklı olduğu için, eğer bunları tam olarak suyla doldurur ve 12 kupalık suyu büyük kupanın içersine koyarsanız, büyük kupa tamamen dolmaktadır. Bir başka ilginç şey ise, küçük kupaların üzerinde Maya sayılarına benzeyen sayıları görebilirsiniz; ancak bunları Maya sayıları ile karşılaştırırsanız, birtakım küçük farklılıklar bulursunuz. Büyük kupada mükemmel işlenmiş bir takımyıldızını görüyorsunuz, ayrıca Orion ve diğer yıldızlar da gösterilmektedir. Büyük kupanın içersi oldukça manyetiktir, dışarısında ise hemen hemen hiçbir şey yoktur. Profesyonel jeologlar, bunun imkansız olduğunu söylemektedir; çünkü eğer bir taş, içersinde metal parçacıklara sahipse, her iki taraftan da aynı manyetikliğe sahip olmak zorundadır. Burada, büyük kupanın yakından çekim bir görüntüsü var; takımyıldızların kusursuz işlenişini ve kupanın üzerine siyah ışık tutulduğunda bunların parlak bir biçimde ışıldamalarını görüyorsunuz. Bu fotoğraflarda siyah ışık altında parlayan garip bir metal ile işlenmiş sayıların tarzını açıkça anlayabileceğiniz birtakım küçük kupalar var. Başka bir parça, [aşağıda] tıpkı büyük kupada olduğu gibi, aynı takımyıldız işlemeli bir yeşim plaka ve gökyüzüne dönük iki kişi. Ve bir sonraki resimde bu iki heykelin siyah ışık altında çok güçlü bir biçimde parlayan gözlerini ve takımyıldızını görebilirsiniz. Bu, bir zamanlar sert şekillendirilmiş kahverengi bir taşmış; taşın ortasında renk siyaha dönüşmüş, ki doğada genelde böyle olmaz. Yakından bakarsanız, gözleri kapalı, ağzı ve burnu olan, uzun sakallı ve uzun saçlı bir surat görebilirsiniz. Sol tarafta ise, surat ve ayrıca taş kırık durumdadır. Burası, taşın ters tarafıdır. Bir spiral ve bir üçgen görüyorsunuz. Üçgenin merkezi oldukça manyetiktir, bu da siyah ışık altında parlamaktadır. Burada bir kobraya ait arka taraf fotoğrafı var. Güney Amerika’da kobra asla var olmamıştır; ancak bu da aynı yerde bulunmuştur. Kobra kafasının bu tarafında, [aşağı solda] boyca 33 tane çizgi bulunmaktadır; dolayısıyla 33 sayısı, çok uzun zamandan beri oldukça mistik bir sayıdır. Sol ve sağ taraflarda 7’şer nokta var, belki bunlar çakra noktalarıdır. Ve siyah ışık tutarsanız, bu kobra kafası da parlamaktadır [aşağı sağda]. Bir başka nesne. Fotoğrafta kusursuz işlenmiş bir yunus kafası var ve bu eser de siyah ışık altında parlamaktadır. Bu resimde bir çeşit miğfer var. Bu granitten yapılma miğferi omuzlarınıza ya da kafanıza koyabilirsiniz. Bu miğferde gördüğünüz işleme noktaları için bazı uzmanlar bana bunların tamı tamına insan kafası üzerindeki akupunktur noktaları olduğunu söylediler. Birkaç ay önce, aynı yerde bitirilmemiş bir taş miğfer buldular [aşağıda solda]. Bu da demektir ki, bu eserlerden bazıları doğrudan doğruya Ekvador’da, ama çok uzun yıllar önce yapılmıştı. Ve bu nesnedeki işleme de siyah ışık altında parlamaktadır [aşağıda sağda]. Bu resimdeki, yeşim taşından yapılmış fantastik bir yılandır. Ve işleme noktaları da siyah ışık altında parlamaktadır. Burada [aşağıda] arka tarafı çok kusursuz kazınmış bir eser var, bu da demektir ki bu parça alnınızın üzerine koymak için kullanılmış olabilir. İşlenmiş iki gözü görebilirsiniz. Ters tarafta [sonraki fotoğrafta] üçüncü göz diye tabir edilen bir işleme var. Belki de bu eser, meditasyon veya birtakım dini törenler için kullanılıyordu. Bu resimlerde [aşağıdaki gurubun üstteki sağ ve solda olanları] bir spiral işlenmiş ve gene siyah ışık altında parlayan bir yeşim plaka bulunmaktadır. Bir tane daha [bir sonrakinde sağda ve solda]. Yeşim plakaya işlenmiş ve siyah ışık altında parlayan yedi halkayı görebilirsiniz. Belki bu da yedi çakranın bir gösterimi olabilir. Bu resimde, orada bulunan keramiklerden biri yer almaktadır. Parça, harika bir usta işidir, sorun şu ki bu eseri tek bir keramik parçasından nasıl yapabilirsiniz? Burada yine Ekvador’da bulunmuş piramit biçimli bir başka taş var. Tepede tek gözlü piramidi, aşağıda ise yedi tane spirali ve simgeyi görüyorsunuz. Bunlardan bazıları, Churchward’ın 1880 yılında Hindistan’da bulduğu ve batık Mu kıtasından bahseden Naacal tabletlerine çok benzemektedir. Bu resimde siyah ışıkta parlayan bir başka spiral işlemeli mermer bulunmaktadır. İnsan gözü işlemeli piramid formunda başka bir taş [aşağıda solda]. Burada [aşağıda sağda], yine gözlü bir piramit görüyorsunuz ve aşağısında Orion takımyıldızı, bizi Mısır’daki üç piramide odaklaması mümkün olan üç adet Orion yıldızı görülmektedir. Bu resimde [aşağıda, solda] keramikten yapılmış bir heykel var. Kolomb-öncesi tarzında olmayan oturma şeklini görebilirsiniz. Bu oturuş şekli, Asya’daki Lotus oturuşuna benzemektedir. Heykelin tepesinde üzerinde birtakım noktalar bulunan bir başlık var ve Buda gösterimlerinin çoğuna oldukça benzemektedir. Adam ağzında bir yılan tutmaktadır. Yılan, oldukça mistiktir ve çok sıklıkla temsilde kullanılan bir nesnedir, bu da demektir ki bu heykel günümüzde var olan ya da Kolomb-öncesi’nde bilinen herhangi bir kültürden kalmış değildir. Bir sonrakinde bile [aşağıda, sağda], heykelin nasıl bir oturuş biçiminde olduğunu görebilirsiniz. Heykel, daha çok Asya’dan gelmiş gibi görünmektedir. Kafasının üstünde gene garip bir başlık. Ve ortasında kurbağa kafasına benzer bir şey görebilirsiniz. Kurbağa da Kolomb-öncesi Güney Amerika’sında çok mistik bir hayvandı; fakat Afrika ve Asya’da da mistik bir hayvan sayılıyordu. Bu resimde [aşağıda, solda], sol elinde bir tür levha tutan bir başka keramik heykel bulunmaktadır ve esasında bu heykel Kolomb-öncesi bir kültüre aitmiş gibi durmamaktadır. Bu da [aşağıda, sağda] yılanlı bir sopa tutan çok garip bir eser. Gene burada yılan var, soru şu heykeli yapılan bu insan kim? Bolivya Bu fotoğraf, Bolivya’daki Altiplano Platosu’nda çekilmiştir. Arkeologlar ve araştırmacılar en az 4000 yıl önce Arjantin’de çok büyük bir çarpmanın meydana geldiğini ve bu çarpmadan kaynaklanan şok dalgasının Bolivya’daki Altiplano’da bulunan birçok taş yapıyı yıktığını tespit ettiler. Burada Bolivya’da Tiahuanaco yakınlarında çok garip bir yer olan Puma Punku’nun resmi var ve üzerlerindeki kusursuz işçilikle birlikte yıkılmış, tonlarca ağırlıktaki taş plakaları görüyorsunuz. Belki de bu yıkım, Arjantin’deki büyük çarpmadan kaynaklanan bir tepkimedir. Bu fotoğraflarda Bolivya’da Tiahuanaco’da bulunan ve Güneş Kapısı diye adlandırılan yapının ortasındaki İtalyan araştırmacı arkadaşım Giancarlo Bonfanti’yi görüyorsunuz. Bazı araştırmacılar Güneş Kapısı’nın bu tarafında [aşağıda ikinci fotoğraf] üstte bulunan heykelciklerin Venüs takvimini gösterdiğini yazmışlardır. Burada ise, Puma Punku’daki büyük taş plakalardan biri var; taş işçiliğinin ne kadar mükemmel yapıldığını görebilirsiniz. Soru böyle kusursuz bir işi basit aletlerle yapabilir misiniz? Bu bölgenin yakınlarında metre boyunda iskeletler bulundu. Üstteki resim [aşağıdaki fotoğraflardan üstte solda olan], bu iskeletlerden birine ait kafatasını gösteriyor; kafatası deforme olmuş gibi görünüyor. Ancak kesinlikle bu kafatasları deforme olmuş değildir, doğal biçimde oluşup yumurtaya benzemişler. Bu fotoğrafta [üstte, sağda], bu kafataslarının çenelerinin ne kadar güçlü olduğunu görüyorsunuz. Bu da önden görünüş [aşağıda, sağda]. Ve en ilginç olan fotoğraf, işte budur; çünkü kafatasının üst kısmında, Homo sapiens modern insan kafataslarında gördüğümüz üç adet plakanın bulunmadığını görüyoruz. Bu da bize bu iskeletlerin Homo sapiens olmadıklarını gösterir. Bu iskeletler üzerinde bir DNA testi ve yaş tespiti yapmamız mümkündür; çünkü uzun zaman önce ne tür insanların yaşadığını ve ne kadar zaman önce yaşadıklarını çok merak ediyoruz. Sonraki resimlerde size gerçek devlerin yakınlarında bulunan birtakım eserler göstereceğim. Bu maskeyi [aşağıda] ilk defa elime aldığımda, gözlerinden bakmaya çalıştım. O sıralarda bunların metrelik iskeletlere ait olduklarını bilmiyordum; sadece tek gözünden bakabildiğiniz bu maskeleri niye yaptıklarını merak ediyordum. Ancak bu insanların metrenin üzerinde bir boya sahip olduklarını öğrendikten sonradır ki, kafataslarının elbette bizim kafataslarımızdan büyük olduğunu ve maskelerinin bu yüzden fazla büyük olduğunu anlayabildim. Bu da Bolivya’dan bir başka maske [aşağıdaki fotoğraflarda altta solda]. Çok güzel oymalı, daha başka birçok kültürde de bulduğumuz, bir sürü spiralli ve simgeli bir başka maske daha [altta sağda]. Bu, çok ağır bir taş heykelciktir ve üstte yine bu arka taraftan aşağıya inen bir yılan kafasını görebilirsiniz. Bu da ters taraf. Yılanı gene görüyorsunuz; bu da demektir ki tarihimizin geçmişinde yılan çok çok önemli bir hayvan sayılmış olmalıdır. Bu resimde bir taş flüt görüyorsunuz. Garip olan ise, bu taş flütlerin çıkardığı seslerin titreşiminin beyin dalgalarımızla aynı olmasıdır. Bu da demektir ki belki bu flütler meditasyon veya başka türden iyileştirme amaçlarıyla kullanıldılar. Ve her iki delik birbiriyle kusursuz şekilde bağlanmıştır. Bunun anlamı, fazlasıyla sert bu taşa kusursuz delikler açabilmenizdir; fakat basit aletlerle dipteki iki deliği nasıl bağlarsınız? Günümüzde bu işi yapmak çok zor olacaktır. BR “U” şeklinde olduğu için taşın içersinde dairesel bir biçimde kıvrılıyor olmasın sakın? KD Doğrudur ve basit aletlerle kesinlikle böyle bir işi yapamazsınız; delikler bile çok hassastır. Bu, bir gemi şeklidir ve en sonunda üç adet flüt borusu var. Fotoğraflarda bunların ne kadar mükemmel yapılmış olduklarını görebilirsiniz. Bu da başka bir flüt, çok ufak. Bunu yalnızca çok yumuşak üfleyerek kullanabilirsiniz, sesi yunuslarınki gibidir. Bu eser hakkında ne maksatla yapıldığına dair bir fikrimiz yoktur. Kolombiya Şimdi Kolombiya’dayız. Sonraki birkaç fotoğrafta, size Güney Amerika’da Kolombiya’da bulunan çok garip parçalar göstereceğim. Kolombiya’nın en ünlü endüstriyel tasarımcısı ve mimarı olan Profesör Jaime Gutierrez, ülkesinde halihazırda yüzlerce yıllık olan garip eserler topluyor. En önemli parçası, Genetik Disk diye isimlendirilendir. Burada Lidit denilen çok sert bir taş türünden yapılmış bir disk görüyorsunuz. Hemen hemen granit ile aynı sertliğe sahiptir; ancak liditin yapısı yapraklardan oluşur; bu nedenle günümüzde aynı malzemeden aynı diski üretmek bütünüyle imkansızdır. Bu diskin çapı 27 santimetredir. Diskin üzerinde normalde mikroskopla görebileceğiniz birkaç şey gösterilmektedir. Örneğin aşağıda solda, saat 11 yönünde spermlenmiş ve spermsiz birer insan yumurtası görüyorsunuz. Aşağıda sağ tarafta ise, yaklaşık saat 1 yönünde birtakım spemler görüyorsunuz. Sonrasında ise açıklayamadığımız çok garip temsiller bulunmaktadır. Ancak burada aşağı tarafta İsveçli bir fotoğrafçı tarafından bir kadının içersinden çekilmiş mikroskopik bir fotoğraf vardır ve spermsiz ve spermli yumurtanın bu Genetik Diskteki gibi göründüklerini fark edebilirsiniz. Ters tarafta üstte çeşitli büyüklük ve yaşta olup en sonunda küçük bir çocuk gibi görünen birkaç cenin temsili bulunmaktadır. Ayrıca levhanın en sonunda yaklaşık saat 6 yönünde kadın ve erkek görüyorsunuz. Bir de sağ tarafta yaklaşık saat 9 yönünde kadın, erkek ve çocuk temsili görüyorsunuz. Fakat tuhaf olan şey, bunların o insan gibi kafaları nasıl temsil ettiğidir. Bu fotoğrafta aynı malzemeden, yani liditten yapılmış bir bıçak görüyorsunuz. Bıçağın üstünde sap kısmında bir çocuk kafası ve çocuğun boynunun etrafından dolaşan bir göbek kordonu var. Bu da demektir ki, bu bıçak, göbek kordonunu kesip çocuğun hayatını kurtarmak için kullanılmış olmalıdır. Yakın çekim bir fotoğraf anne, çocuk ve göbek kordonu. Bu bir alettir [aşağıdaki fotoğraflar]. Birtakım komplikasyonlar olduğunda çocuğun anneyi terk edip dışarı çıkmasını sağlamak için kullanılmış olabilir. O da aynı malzemeden, liditten yapılmıştır. Bu resimde [aşağıda ortada] rahim ve dışarı çıkmakta olan çocuk görülmektedir. Ters tarafta ise [aşağıda], içeriye sadece başparmağınızı koyabilirsiniz. Bu demektir ki bu aleti parmaklarınızla kullanabilirsiniz; yani güç sarfedemezsiniz. Bu da çocuğun annesini terk etmesine yardım edilmesinin, bugünlerde kullandığımız aletlerden daha güvenli olabildiği anlamına gelmektedir; çünkü modern aletler kullanım sırasında bebeğin kafasına zarar verebilmektedir. Bu, bizce tıbbî bir alettir [aşağıda, solda]. Bu da liditten yapılmıştır ve kusursuz bir formu vardır. Başka bir tane daha [sağda] ve bunlar da diğerleridir [ortada]. Bu fotoğrafta gösterilenden daha ufaktırlar. Viyana’da malzeme kontrolü yaptığımızda, bu parçaları dünya çapında en uzman kişi kontrol etti. İlk olarak, malzeme her biri liditten yapılmış. Ve biçimin kendisi, uzman bunları kontrol etti ve sonunda dedi ki bunların nasıl yapıldığını ve kimlerin yaptığını size söyleyemem; ama kesinlikle söyleyebileceğim tek şey … günümüzde aynı malzemeden aynı aletleri yapamıyoruz. Dolayısıyla, ne kadar eskiler, işte bunu bilmiyoruz. Bu aletler Kolombiya’da bulundukları ve Kolomb-öncesi var olan herhangi bir kültürle uyuşmadıkları için, bu buluntuların en az 6,000 yıldan daha eski olduklarını göz önüne almak zorundayız; ancak liditten böyle aletler ve enstrümanlar yapabilmek için ne tür bir teknoloji kullandıklarını açıklayamayız. Görüyorsunuz, her parça, büyüklüğü her ne olursa olsun, her tür ele aynen uyabilmektedir. Her enstrüman, her alet bunları kullanan ellere aynen uymaktadır. Ben bunu şaka yollu olarak Dişçi Koltuğu diye adlandırıyorum… kusursuz yapılmış, ama gene aynı malzeme lidit. Ve garip soru şu eğer bu çok zor malzemeden böyle mükemmel heykelcikler yapabildilerse, neden insan yüzünü büyük yuvarlak gözlerle, küçük bir burunla ve kocaman bir ağızla gösteriyorlardı? Bunun için olası gerçek bir açıklama yoktur. Bu yüz [aşağıda solda], biraz Paskalya Adası’ndaki büyük taş heykeller, yani Moai’ler gibi gözükmektedir. Burada ise [aşağıda sağda], yakın çekim bir görüntü var. Bu da Kolombiya’dan yine liditten yapılmış bir parçadır. Ön tarafta bebeğini tutan anneyi, arka tarafta ise muhtemelen avcılık için zırhını kuşanmış adamı görüyorsunuz. Bu taş heykelcik Kolombiya’da keşfedildi. Tamamen Paskalya Adası’ndaki Moai heykellerine benzemektedir; ancak sadece yaklaşık 30 santimetre büyüklüğündedir. Bu, bir başka taş yapım ustalığıdır. Her iki tarafında bir kuş gösterilmektedir; fakat ön taraftan bakarsanız, bu iki kuşun bir yüz oluşturduğunu görürsünüz. Sol tarafta [bir sonraki fotoğrafta], kuşun kafası ile kanatları arasında dünyanın her tarafındaki taşlarda bulduğumuz bilinmeyen yazıyı gene görüyorsunuz. Bu, bir çocuğu tutan annedir, çok garip bir yüzü var, malzemesi bir tür yeşimdir. Kolombiya’dan bir armadilloyu gösteren başka bir taş. Armadillonun üstünde uzun kulaklı ve tepesinde iki boynuz olan tuhaf bir suratı görebilirsiniz. Bu parçada üstte gülümseyen bir yüz görüyorsunuz. Bu tarafta [aşağıda ilk fotoğraf] iki tane üçgen var, sağ tarafta ise [bir sonraki], bir yüz var. Gene sağda hayvan yüzü ve birtakım bilinmeyen simgeler. Ve bu nesnenin altında bir hayvan görüyorsunuz… Krokodile benziyor. Gine, Batı Afrika Şimdi Batı Afrika’ya, Mali’nin çok yakın sınır komşusu olan Gine’ye hareket ediyoruz. Kocaman bir granit dağında, bir kadının granit taşından yapılmış yarı portresini buldular. Bu heykelin başının üstünden gövdesinin ortasına kadar olan uzunluk tam olarak 150 metredir. Dolayısıyla büyük soru şudur en az 10,000 ila 12,000 yıl önce bir dağda granitten böylesine dev bir yarı portreyi yapabilenler kimlerdi? Günümüzde bile bu imkansızdır ya da o kadar çok parasal masrafa yol açar ki hiç yapılmaz. Yüzün yakın çekim resmine bakarsanız, bazı uzmanlar yüzün kesinlikle Avrupalı olmadığını ve elbette kara Afrikalı da olmadığını söylediler. Portre ya Güney Amerika, ya da Asya kültüründen olmalıdır. Ama o zaman gene 10,000 ila 12,000 yıl önceki noktadayız demektir. Bu bir uygarlık olabilir, Atlantis’ten gelen bir uygarlık. Bu bölgeye yakın bir yerde Sierra Leone’de, Profesör Pitoni elmas kazılarının sorumluluğunu yürütüyordu. Pitoni, bu bölgede bir efsane işitti Allah, meleklerine kızmış ve onları bir taşın içine koyup Dünya’ya atmıştı. Gökyüzünü de yaratmış ve bir taşın içine koyup Dünya’ya atmıştı. Ve yıldızları koyup Dünya’ya atmıştı. Efsane der ki, gökyüzünü bu taşta görebilirsiniz; bu taşlara Göğün Taşları derler, gök mavisi taşlar toprak altında bu bölgede bulunur. Viyana’da bir araştırma yaptık… Bu kesinlikle yapay bir taştır, doğal değildir ve içinde başka malzeme bulunmaktadır. Bize hakkında bilgi veremedikleri tek şey, bu gerçek gök mavisi rengi elde etmek için ne tür bir renk kullandıklarıdır. 20 metreden 50 metreye kadar değişen mesafelerde aşağılarda bulunan taş heykelcikler. Profesör Pitoni daima bulgu yerinden birtakım organik malzemeler alıyordu; yaş belirleme testleri, bu taş eserlerin 2,500 yıl öncesinden 17,000 yıl öncesine kadar değişen yaşlarda olduklarını ortaya çıkardı. Burada [alt sağda], Nomoli denilen çok hoş kazınmış bir taş görülmektedir. Burada bir filin üstünde oturan bir adam var, tıpkı tüm Afrika’da devlere ait efsanelerde olduğu gibi. Bir filin ne kadar büyük olduğunu bilirsiniz! Parça, harika bir taş işçiliğidir. Çok sert ve çok ağırdır. Bir de elinde bir çeşit kap tutan bir yarı-insanı ya da sürüngen kafalı insanı gösteren birtakım parçalar vardır; bu kabın içine bir şeyler koyuyorlardı. Ayrıca birkaç Nomoli’nin tepesinde içine bir şeyler koymak için delik bulunduğu görülmektedir ve büyük olasılıkla bunlar dinsel törenlerde kullanılıyordu. Burada bir tür hayvan bulunmaktadır… sanki, dinozora benziyor. Profesör Pitoni onu bulduğunda, heykel garip bir ses çıkarıyordu, o yüzden Profesör heykeli açtı ve içinde ufak kara bir küre buldu. Heykelin aşağısında görebilirsiniz [aşağıda sağda]; bu küre demir malzemeden yapılmıştı. Biz bu eserde ve özellikle bu metal küre üzerinde araştırma yaptığımızda Profesör beni aradı ve birilerinin ona kötü bir şaka yapmış olması gerektiğini söyledi. “Niye?” diye sordum. Çünkü araştırmanın sonunda metalin malzemesi krom çeliği çıkmıştı ve krom çeliği ilk kez 20’nci yüzyılın başlarında Avusturya’da bulunmuştu. Bu demektir ki yaklaşık 17,000 yaşındaki bir heykelin içinde bu malzemenin bulunması imkansızdı. Ancak hemen Profesörü aradığımda, Pitoni kahkaha atıyordu ve şöyle dedi Ben bir jeoloğum. Eğer bir heykel garip bir ses çıkarıyorsa, onu hemen açmam, fakat birkaç defa röntgenini çekerim. Burada sağ resimde [aşağıda], röntgen fotoğraflarından birini görebilirsiniz; kapalı heykelin içindeki yusyuvarlak küreyi, krom çeliğinden yapılmış bir kürenin durduğunu görüyorsunuz. Bu röntgen filminin fotoğrafında tam olarak görebilirsiniz. Ve ayrıca Profesör Pitoni, bu taş heykelin daha önceki günlerde açıldığını ve sonra kusursuz bir şekilde kapatıldığını görmüştü. İçerdeki deliği kapatan ufak taş küreye ait bu fotoğraf çekildiğinde heykeli açan uzmanı Profesör aramıştı; fotoğraftan metal kürenin zaten hep orda olduğunu görebilirsiniz. Devler Bazılarınız devlerin internetinde Hindistan, Çin ve diğer yerlerde çölde bulunmuş dev iskeletlerin bazı resimlerini ve fotoğraflarını görmüş olabilir. Bu fotoğrafların çoğu Photoshop yazılımını göstermek için yapılmış yarışmacı fotoğraflardır. Ben de ilk kez bu fotoğraflardan biri bana geldiğinde epey etkilenmiştim. Ama şimdi size göstereceğim şu fotoğraflar kesinlikle bir Photoshop rekabetinden gelmemiştir. Bu fotoğraflar gerçek kafataslarına ve iskeletlere aittirler. Bu kafatası Kolombiya’da yeraltında bir tünel sisteminde bulundu. Kafatası 11,000 yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Normal bir kafatasından daha büyüktür ve çenenin ön dişleri, bizim dişlerimize göre farklı bir şekilde sıralanmıştır. BR çok kuvvetli sert bir çene yapısı olgusuna ben de rastladım. Çok belirgin bir alt-çene hattıdır, çok bilinen ünlü bir çene yapısıdır. Ve işte, Camelot Projesinde yer alanlardan biri tarafından bize gösterilen bir fotoğraf görüyorsunuz. Şimdi, bu gerçek bir fotoğraf değil, eski bir Arnold Schwarzenegger filmi olan Barbar Conan’dan alınmış bir sahne bu. Burada gördüğünüz, aktör James Earl Jones’un üzerinde yapılan özel bir efekttir. Kritik nokta ise, alt-çene hattının biçimidir. Günümüzde gerçel zamanda Annunaki ile vakit geçirmiş olan şahidimiz, onları büyüklüklerinin yanı sıra karakterize eden şeylerden birinin de sekiz veya dokuz ayak 2,50 veya 2,75 metre uzunluğunda olduklarını söylüyordu. Onların çok büyük, çok güçlü ve söylenen boydan daha büyük olduklarını belirtiyordu. Ama bu onların boylarına yakın olarak yuvarlatılmış bir rakam, ki Klaus’un bahsettiği metre ile tamamen uyuşuyor. Klaus, çok belirgin bir alt-çene hattından söz etti; bu da şimdi bakmakta olduğumuz bu kafatasları ve iskeletleri hakkında beni müthiş etkiledi. KD Ben bunu bilmiyordum… BR Hayır, bunu bilmeniz gerekiyordu… Tekrar Klaus’a dönüyoruz. KD Öyleyse bir kez daha anlatalım, burada Malta’daki La Valetta’da bir müzede çekilen eski bir fotoğraf görüyorsunuz. Fotoğraf, birkaç tane uzun kafatasını gösteriyor ve açıklaması ise, “deforme olmuş kafatasları”; ancak bunlar çok gerilere uzanıyor. Çok fazla tuhaf kafataslarından biri de budur. Bunlar, Peru’nun Ica kentindeki küçük bir müzede sergileniyor. Ica kenti, ünlü Nazca Çizgilerinin yakınlarında yer alır ve müze, tüm hayatını Nazca Çizgilerini araştırmaya adamış olan Alman kadın arkeolog Maria Reiche’in adıyla Museo Maria Reiche diye isimlendirilmiştir. Tümü bu Nazca Çizgilerine yakın bölgede bulunmuş ve benim şimdiye kadar gördüklerim içinde en tuhafları olan kafataslarını bu müzede görebilirsiniz. Öyleyse soru şudur orada ne tür insanlar yaşıyordu ve bu kafatası biçimini nasıl edindiler? Ve işte içlerinden özel biri. Doktorlar ve uzmanlar bana, böyle türden bir kafatası yaratmanın mümkün olmadığını; çünkü deformasyon boyunca kafatası üzerinde çifte kemik malzemesi elde edilmediğini kesin bir dille anlattılar. Ve bu kafatasında deri ve saç bile mevcuttur; sanırım, kafatasında bir tarihlendirme testi ve özellikle de bir DNA analizi yapmak zor olmasa gerek. Bu resimde sizlere devlere ait bazı efsanevî iskelet formları gösteriyorum. 1964 yılında, Ekvador’un güneyinde Loja eyaletinde bir dağ platformunun bir kısmı yıkıldı ve hastanelerde rahip olarak çalışan Peder Carlos Vaca bu bölgeye çağrıldı; o da bir devin kırık kemiklerini buldu. BR Güzel! Evet, Klaus, bizi birlikte bir yolculuğa çıkarmanı rica etmiştim ve sen, sanırım nerdeyse son 1 saattir, bizi sadece dünyanın etrafında değil, aynı zamanda 17,000 yıl kadar uzun bir zaman öncesine büyüleyici bir yolculuğa çıkardın! Tarihimizin ne olduğu hakkında ne kadar az bildiğimizin gerçek bir hatırasıdır bu. Önemli bir bulmacanın önemli parçalarıdır bunlar ve sen, bizlere müzelerde gösterilmeyenlerin neler olduğu, antropolojiyle ilgili ders kitaplarında okumadıklarımızın neler olduğu ve bir sürü üniversite profesörünün hala tanımayı reddettiklerinin neler olduğu hakkında insanların farkındalığını yükseltmek için inanılmaz büyüklükte işler yapıyorsun. Dünya gezegenindeki kendi tarih anlayışımızı yükseltmedeki yardımlarda oynadığın rol için çok teşekkürler. Klaus, teşekkür ederim. _______ooOoo_______ Kaynakça Çeviri Gürol Bıçakçı Kaynak Bebekler ne zaman oturtulur? 4. ayda çoğu bebeğin fiziksel gelişimi destekle oturabileceği bir seviyeye ulaşmış, gerekli kasları kuvvetlenmiş olur. Bu ayda bebek arkasına ve yanlarına destek koyarak oturabilir. Desteksiz oturma ise 6 ve 8. aylar arasında Feb 2020Bebeklerin oturması için ne yapılmalı?Bebeğinizi güvenli bir yere oturduktan sonra sırtına bir minder ile destekleyin. Elinizi çektiğiniz an oturmaya devam edebilir. Bu dönemde gözünüz sürekli bebeğinizin üstünde olmalı. Kısa zaman sonra bebeğinizin artık desteksiz bir şekilde oturduğunu sandalyesi ne zaman?Bebeğinizin 6-7 aylıkken kullanmaya başlayabileceği mama sandalyesi, 36. ayına dek kendisine eşlik edebilir. Bebeğiniz için artık dik bir biçimde oturabildiği ve aynı zamanda ek gıdalara geçiş süreci olarak da tanımlanan bir süreçtir bu. Mama sandalyesine en yaygın başlama zamanı 10'uncu aylık bebek oturabilir mi?Bebeklerde oturma aşaması en erken 4. Ayda başlarken 9. Aya kadar devam edebilmektedir. … Bebeklerin oturabilmeleri için kaslarının güçlenmiş olması, boyun bölgesini tutabilmesi ve otururken dengesini sağlayabilmesi Aylık bebek kucakta oturur mu?Oturma, ayakta durma, emekleme ve yürüme gibi aktiviteler bebeğin büyük motor gelişimi içerisinde değerlendirilmektedir. … Bebekler ancak 4. ayda kucakta destekli oturmaya başlayabilir. 4. aya kadar bebeği zorlayıcı herhangi bir hareket yapılması oturmaya hazır olduğunu nasıl anlarım?İşte artık bebeğiniz kendini kaldırmaya ve öne doğru eğmeye başladıysa aslında oturmaya hazırdır. Ama genellikle baş kontrolünü sağladıktan sonra oturma pozisyonuna geçebilir. Bebeğinizi yatar pozisyonda iken ellerinden tutup çektiğinizde baş kontrolü olup olmaması oturma becerisini oturmaya hazır olduğu nasıl anlaşılır?Oturmaya Hazırlanma Yüzüstü pozisyondayken başını kaldırıp size bakması, yatarken ayaklarıyla tekme hareketleri yapması bile onun kaslarının geliştiğine işarettir. … Bebek oturma egzersizleri ile karın ve boyun kaslarının güçlenmesi çok aylık bebek mama sandalyesine oturabilir mi?BEBEKLER MAMA SANDALYESİNE NE ZAMAN OTURUR? Bebekler ilk altı ay anne sütü ile beslendiğinden mama sandalyesine ihtiyaçları yoktur. Ancak sonra ek gıdaya geçildiği için bebekler mama sandalyesine bu zamanlarda oturabilir. Haberler > Türk Tarihinin İlk Yazılı Vesikası Orhun Kitabelerinden Öğüt Dolu 12 Alıntı - 1109 Orhun Yazıtları, tarihimizin en değerli eserlerinden birisidir. 750'li yıllarda dikildiği tahmin edilen bu anıtlar, maalesef asırlar boyunca bulundukları yerde doğaya terk edilmişti. Yazıtlar kısa bir süre önce müzeye alınarak kapalı bir alanda muhafaza edilmeye başlanmıştır. Anıtlar hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse bunlardan Kül Tigin yazıtı, 732 yılında abisi Bilge Kağan tarafından kardeşi Kül Tigin'in vefatı anısına diktirilmiştir. Bilge Kağan Yazıtı ise 734'te vefatından bir yıl sonra, oğlu Tengri Kağan tarafından babasının anısına diktirilmiştir. Tonyukuk yazıtı ise bu iki anıtın bulunduğu yerden çok daha uzaktadır. Tonyukuk, Bilge ve Kül Tigin'in babalarına da vezirlik yapmış tecrübeli bir devlet adamıydı. Bu sebeple onun yazdırdıkları da çok çevirileri için Muharrem Ergin ve Talat Tekin hocalarımızın eserlerinden faydalandık. Hocalarımızı rahmetle anarak, bize bu eserleri bıraktıkları için sonsuz teşekkür ediyoruz. 1. Kül Tigin Yazıtı Güney Yüzü Türk hakanı Ötüken dağlarında oturur ise ülkede hiçbir sıkıntı olmaz. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim denize pek az kala durdum; güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e pek az kala durdum; batıda İnci Irmağı Seyhun geçerek Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettim; kuzeyde Yir Bayırku topraklarına kadar ordu sevk ettim; bunca diyara kadar orduları yürüttüm ve anladım ki Ötüken dağlarından daha iyi bir yer asla yok imiş. 2. Kül Tigin Yazıtı Doğu Yüzü Devletin dağılış sebepleri şu şekilde anlatılıyor 'Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz. Kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz. Beyleri, halkı itaatkar olmadığı için, Çin halkı hilekar ve sahtekar olduğu için, beylerle halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı kurduğu devleti elden çıkarıvermiş.' 3. Kültigin Yazıtı Kuzey Yüzü Kül Tigin'in ölümü üzerine Bilge Kağan'ın söyledikleri 'Kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim yas tuttum. Gören gözlerim görmez gibi, eren aklım ermez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zaman tanrısı buyurunca insan oğlu hep ölümlü yaratılmış. Öyle düşündüm. Gözümden yaş gelse engel olarak, gönülden feryat gelse geri çevirerek yas tuttum. Çok yas tuttum. 4. Bilge Kağan Yazıtı Kuzey Yüzü Çin halkının sözleri tatlı, ipekli kumaşları yumuşak imiş. Tatlı sözlerle, yumuşak ipekli kumaşlarla kandırıp uzak halkları öylece yaklaştırırlar imiş. Tatlı sözlerine, ipekli kumaşlarına aldatıp Türk halk, çok sayıda öldün ! Türk halkı, mutlak öleceksin ! Güneyde Çuğay dağlarına Töğültün ovasına yerleşeyim dersen, Türk halkı mutlak öleceksin ! 5. Bilge Kağan Yazıtı Kuzey Yüzü Türk halkı ! aksisin acıkırsan doyacağını düşünmezsin, bir doyarsan acıkacağını düşünmezsin. Öyle olduğun için besleyip doyurmuş olan hakanlarının sözlerini almadan her yere gittin, oralarda hep mahvoldun tükendin. Her ne sözüm varsa ebedi taşa hakkettim. Ona bakarak öğrenin. 6. Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yüzü İkinci Göktürk Hakanlığının kuruluşu şu şekilde anlatılmış 'Türk Tanrısı ve kutsal yer, su şöyle yapmışlar şüphesiz ki Türk halkı yok olmasın diye, halk olsun diye, babam İlteriş Hakanı, annem İlbilge Hatun'u göğün tepesinde tutup yukarı kaldırdılar şüphesiz. Babam 17 erle baş kaldırmış. 'baş kaldırıyor' diye haber alıp şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler şehre inmiş, derlenip toplanıp 70 kişi olmuşlar. Tanrı güç verdiği için babamın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları koyun gibi imiş. Doğuya ve batıya sefer edip derlemiş toplanmış. Hepsi 700 kişi olmuşlar. 7. Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yüzü Bilge Kağan babasının seferlerini anlatıyor 'Tanrı öyle buyurduğu için, devletliyi devletsiz bırakmış, hakanlıyı hakansız bırakmış, düşmanları bağımlı kılmış, dizlilere diz çöktürmüş, başlılara baş eğdirmiş. Babam hakan, öylece devleti yasaları koyup vefat etmiş. Babam hakan vefat ettiğinde ben sekiz yaşımda Oğuz beyleri, halkı işitin ! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, Türk halkı senin devletini, yasalarını kim yıkıp bozabilir idi? 8. Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yüzü Babamızın, amcamızın kazandığı halkın adı sanı yok olmasın diye Türk halkı için gece uyumadım, gündüz oturmadım; kardeşim Kül Tigin ile iki şad ile ölesiye yitesiye çalıştım, çabaladım. Halkı besleyip doyurayım diye kuzeyde Oğuz halkına doğru, doğuda Kıtay, Tatabı halklarına doğru güneyde de Çin'e doğru 12 sefer ettim, savaştım. Ondan sonra Tanrı öyle buyurduğu için, bahtım, talihim olduğu için, ölecek halkı diriltip doyurdum. Çıplak halkı giyimli kıldım, fakir halkı zengin kıldım, az halkı çok kıldım, güçlü devleti olandan, güçlü hakanı olandan daha iyi kıldım. 9. Tonyukuk Yazıtı Doğu Yüzü Bilge Tonyukuk ben kendim Çin ilindi kılındım. Türk milleti Çine tabi idi. Türk milleti hanını bulmayıp Çinden ayrıldı, hanlandı. Hanını bırakıp Çine tekrar teslim oldu. Tanrı şöyle demiştir Han verdim, hanını bırakıp teslim oldun. 10. Tonyukuk Yazıtı Doğu Yüzü Çin kağanı düşmanımız idi. On Ok kağanı düşmanımız idi. Fazla olarak Kırgızın kuvvetli kağanı düşmanımız oldu. O üç kağan akıl akıla verip Altun ormanı üstünde buluşalım demiş. Şöyle akıl akıla vermişler ''Doğuda Türk kağanına karşı ordu sevk edelim. Ona karşı ordu sevk etmezsek, ne zaman bir şey olsa o bizi ne zaman bir şey olsa öldürecektir. Her üçümüz buluşup ordu sevk edelim, tamamen yok edelim'' demiş. 11. Tonyukuk Yazıtı Güney Yüzü Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturuyorduk. Milletin boğazı tok idi. Düşmanımız etrafta ocak gibi idi, biz ateş gibi idik. İltiriş Kağan bilici olduğu için, cesur olduğu için, Çine karşı on yedi defa savaştı, Kıtaya karşı yedi defa savaştı, Oğuza karşı beş defa savaştı. Onlarda müşaviri, yine bizzat ben idim. 12. Tonyukuk Yazıtı İkinci Taş Doğu Cephesi İlteriş Kağan kazanmasa, ve ben kendim kazanmasam, il de millet de yok olacaktı. Kazandığı için, ve kendim kazandığım için il de il oldu, millet de millet oldu. Kendim ihtiyar oldum, kocadım. Herhangi bir yerdeki kağanlı millette böylesi var olsa, ne sıkıntısı mevcut olacakmış ? Türk Bilge Kağanı ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk. YARARLANILAN ESERLER Talat Tekin, Orhon Kitabeleri, TDK, Ankara Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Hisar Ahmet Taşağıl, Göktürkler I-II-III, TDK, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1997 E herkese merhaba Canlarım bunu dinleyenler için söylüyorum Benim adım Ahmet Hayır hayır Behçet Hayır bir . dakika bekleyin Bir, kendime geleyim de Adama doğru dürüst atayım, Mehmet Evet , annem ve babam, bana öyle diyor Bekle özel biri sayılmak Ne de, olsa daha Doğalı yaklaşık bir sene oldu Annem güzel bir. kadın şu. anda 41 yaşların ortasında benim gibi yaşlı. birini doğurmak için, en uygun zaman babam da kocaman ve iyi biri, gevezelikleri mi sakallı yüzünde bir gülümsemeyle izliyor . onların Ben doğmadan önceki Resimlerini gördüm ama o zamanlar kalbi. adammış ama şimdi saçları öyle gül ki, annemin parmakları içinde kayboluyor Bana . sürekli gençleş ince iyi bir. Evlat olacağım söyleyip duruyorlar onları çok seviyorum Evet şimdi biraz yoruldum şurada Biraz şekerleme, yapayım Mehmet kaçar Herkese selam buraya bir şeyler kaydedelim , bayağı olmuş şu an on yaşındayım en yaşanası. zamanlardan beri öyle değil mi okula gidiyorsun, Orada bir sürü arkadaşım oluyor falan ders çalışmak çok eğlenceli bir şeyler sarılarını da 3 . oynuyoruz matematiğe ve edebiyata bayılıyorum sayıları anlamak ve kitapları çözümlemek için kafayı sağ eden, çalıştırmak gerekiyor hem çok da okuyan biriyim, O yüzden sınıfının en iyisi benim Gerçi beden eğitimi derslerinde tahammül edemiyorum eklemlerim onları zorlamam, dan hiç de memnun kalmıyor ama Bilal bu konuda çok iyi gençleşecek bir sporcu. Olacağını söylüyor zaten fiziğine bakınca Bunu anlayabiliyorum Tamam teneffüs sona erdi derse dönmem lazım Mehmet Kaçar ha Artık 20 yaşındayım ya hayat gitgide Çok belli oluyor üniversiteden mezun oldu neredeyse. beş yılımı burada geçirdi Bu da bayağı önemli bir süre şu, an fen bilimlerinde yüksek lisans geleceğim var Doktor olmayı çok. Istiyorum ama annem ve babam bensiz yapabilir mi bilmiyorum halihazırda bayağı gençler organım onlara göz kulak olmazsan başlarını belaya uçaklar Bir keresinde Babam bir partiye gitti ve üç gün, geri dönmedi , Annem üzüntüler. helak oldu. sonunda eve döndüğünde babama Okkalı bir, tokat attı Gerçi, hemen barıştılar, birisiniz gençler tutkulu oluyorlar Eskiden okulda beden eğitimi derslerinde nefret ederdim Ama artık çok seviyorum Fırsat buldukça yakınlardaki parkta koşuyorum Hatta annemle babamdan Doğum günümde bana spor salonu üyeliği hediye etmelerini istedim , yaşlı kemiklerin her geçen gün daha az gıcıklığını hissetmek Harika bir. şey hazır bundan bahsetmişken, söyleyeyim hoşuna çıkmak üzereyim arkadaşlar Mehmet Kaçar Selam selam 70`li yaşlarındaki iki gence bakmak ne zor bir şey biliyor musunuz yaptıkları tek şey evde gürültülü Farklı yer vermek her hafta sonu arkadaşlarını . yatılı ağlamak ve önemsiz şeyler yüzünden birbirleriyle kavga etmek ne zaman, işe gitmek için evden çıksam akşam . dönünce göreceklerini düşünmek beni dehşete düşürüyor hatta her seferinde eve geldim ve dış kapıyı açamadım. Çünkü arkadaşlarından biri Tam da kapının ağzında biraz kestirmeye karar vermiştir ne zaman bu konuyu açıp anneme babamla konuşmak istesem beni anlayışsız olmakla suçluyorlar anlayış sızmış beni iyi bir . adam olarak yetiştirdiklerini Ama onca yıl. çalışıp bindikten, sonra hayatlarını yaşamaya hak ettiklerini söylüyorlar aramam ve seviyorum Beni anlayan tek insan Feride Hem bir inşaat mühendisi perdeyle bir inşaat şantiyesinde tanıştık benden birkaç yaş daha küçük , ama bu sorun olmuyor. o da sürekli anne ve babasının huysuzlukları ile uğraşıyor Onların bir, çeşit Gotik alt kültürün bu aldıkları düşünüyor eli değil şantiye şefi, gibi sıradan bir iş seçmekle hata ettiğini söyleyip. duruyor yani çıkmaya başladığımız zaman E beğenilerinize biraz alan, tanımaya karar. Vermiştik O yüzden onlar evlerimizi bahsederken bir sık sık birlikte uzun tatillere çıkıyorduk, Ha işte o da geldi Şimdi gitmem lazım Mehmet Kaçar Hey beni Hatırladınız mı geçen oyun harikaydı Feride ile evlendik ve. artık anne babalarımıza birlikte bakıyoruz bu muhteşem bir, şey şu an hepsi 80`li yaşlarında ve biz işlerken, Kılıç da eğleniyorlar işten çıkınca da onları mangal partilerine baloncuk partilerine ve temalı. parklar götürüyoruz hepsi . emekli maaşı alıyor mu idare edelim diye paralarını bize veriyorlar bizim sahip olabilecekleri en iyi çocuklar olduğumuzu söylüyorlar bunu duyduktan sonra kendinle hayatımda hiç. olmadığım kadar gurur duydum Bugün aslında annemin doğum günü o, ve babam kreşteki ve eski işyerlerindeki bütün, arkadaşlarını. davet , et ya ben en çok seni seviyorum Çok. şirin bir yaramaz bir keresinde Feride ile birlikte yemek yaparken masanın altına Saklandı ve birden önümüzde sıçrayıp yaparak, bizi çok. korkuttum Feride doğuyor bayılıyor yaşlı olan ilk bakışta çok ciddi görünüyor ama o sesi gülümsemesine kadar hızlı olduğu açık ediyor en. Güzel haberleri de sona sakladım geçen yıl kendi yaşınızda sahip olduğu İnanabiliyor musunuz, Ona büyük annesinin adını verdik seni Neyse senin , hadi buraya selam ver utanıyor bütün yüzü sallanan koltukta oturur görmeye çalışıyor henüz kendi kendine yürüyemiyor O yüzden o şeyin, içine koyuyoruz ve evde öyle gezdiriyoruz buna , bayılıyor işsiz ağzıyla bize. Gülücükler saçıyor seni de arka bahçede Elimde bir süpürge ile de uyguluyor galiba doğum , günü pastasından bir parça çaldı bilip ona yardım etsen iyi olur Hoşçakalın Mehmet kaçan s ama biz al 3 yıldır Ailelerimiz olmadan yaşıyoruz sanırım en Zorlu son yılıydı bebeklerin o kadar çok beze ihtiyacı olduğunu, hiç bilmiyordum onlar emekleyerek, gezerken Aman bir yerden düşmesinler diye sürekli takip etmek Zordu Ama. senin bize. çok yardımcı olduk . Daha yedi yaşındaydım, ve okula yeni başlamıştı bu fakat onları kışlık beşiklerini sağlamayı çok seviyordu seni ne büyükanne ve büyükbabasının Tıpkı kendisi. gibi yaşlı oldu. fotoğrafları gösterdik öyle, yaşlı ve Gri oldukları için onları Tanıyamadı Bu arada Heli deme Ben emekli olmak üzereyiz inanın bunu Sabırsızlıkla bekliyoruz ben 51 yaşındayım Feride se54 yani emrini Çağımız dayız senin gençken, yalnız yaşamasına izin verelim dedik. O yüzden bir süredir taşada, yazdık bulmaya çalışıyoruz en aslında bir daha iyi olsun istiyorum son zamanlarında. Bolu Dağı tırmanışı yaptık galiba Feride benimle aynı şekilde düşünüyor 10. Yıla kadar size haber veririz Mehmet Kaçar Selam millet Memo ile karşınızda Evet en iyisi Eskiden, sadeleştirilir artık , memoyu kullanıyorum Ne diyebilirim ki 60 çevirmek hiç de kolay değil beni sürekli bir şeyleri sonu tutturuyor sanırım Leyla`ya takıldığım için beni kıskanıyor ama o da sürekli yok Deniz şöyle yaptı yok Deniz böyle. Yaptı diye anlatıp duruyor Onun için Varsa yoksa Deniz bu yüzden bir sürü kavga ettik Hatta bir keresinde emekli maaşının çoğunu kiralık, bir, dairede harcadım ve iki hafta orada kaldım döndüğüm zaman . . birbirimize bir daha Leyla midemizde hiç mi hiç konuşmayacağım da dair söz verdik Görünüşe göre Senin bayağı usandık Hadi ama o da bize biraz rahat versin evli çift Emekli olduktan. sonra hayatını yaşayacak mı Bize. her akşam oluyor ve doğru dürüst, davranmak yanımıza gelmek de, tehdit ediyor Bu yaşlı kız ne zaman gençleşin de, bu kadar yetişkin oldu anlamıyorum Her neyse beni dağdan aşağı ineceğim salata hazırlamış bugün hayatımızın uçuşunu yaşayacağız Memo kaçar ve bu şeyi nasıl kullanabiliyoruz Merhaba Selam. ben Memo Mehmet biliyor musunuz bugün 72 yaşına bastım senin bugünü atlama katırla hatırlamak için bir şeyler, kaydetmem gerektiğini söyledi ne diyeceğimi bilemiyorum ama. pastamı , yemek istiyorum silin başkan nerede Herkese, merhaba ben Faruk Büyükbabam Mehmet Bu cihazı gelecek kuşaklara , bıraktı sanırım bu ben oluyorum en iyisi şu an 84 yaşında ve çoğunlukla küçük , yatağında yatıyor fakat annem bana onunla ve büyük annemle ilgili birçok . şeyi anlatıyor O yüzden bu geleneği sürdüren mi, anasını yaşatayım diyorum Eyvah. küçük Memo bezini doldurdum Şimdi gitmem, lazım Arif. gidel

insan yüzü ne zaman oturur