🐄 Duygusal Yoksunluk Şeması Nasıl Tedavi Edilir
Alkolyoksunluğu sendromu nasıl tedavi edilir? AWS tedavisi belirtiler ne kadar şiddetli bağlıdır. Bazı insanlar evde tedavi edilebilir, ama diğerleri Nöbet gibi potansiyel olarak tehlikeli komplikasyonları önlemek için bir hastane ortamında denetimli bakım gerekebilir.
Eşlerden birinde fiziksel ya da duygusal rahatsızlık; Problemin çocuğa yansıtılması; Üçünün kombinasyonu; Üçgen”, herhangi bir duygusal sisteminin temel taşı ve ilişki sisteminin en küçük ve sabit parçasıdır. Bowen aile terapistleri çiftlerle çalışırken üçgenlere bakarlar. Üçgenler, kişiler arasında ya da
DuygusalYoksunluk Şeması Nedir? 02 Aralık 2014. Duygusal Zeka Nedir? 02 Aralık 2014. El Yazısı Kişiliğimizi Ele Veriyor. Nasıl Tedavi Edilir? 02 Aralık
VajinismusNasıl Tedavi Edilir? Cinsel birleşme gerçekleştiremeyen çift birleşemeyen çift olarak adlandırılır. Bu nedenle sorun kadında yada erkekte değil ilişkide aranmalıdır. Cinsel sağlık konusunda deneyimli doktorlar tedavi amacı ile gelen çifti, aktarılan sorunun temellerine inerek değerlendirmelidir.
Fibromiyaljinasıl tedavi edilir? Genel olarak, fibromiyalji tedavileri hem ilaç hem de kendi kendine bakım stratejilerini içerir. Sadece ilaçla tedavisi mümkün değildir. Tedavide hedeflenen, semptomları en aza indirmek ve genel sağlığı iyileştirmektir.
Depresyon tedavi edilebilir. ve tedavi gerektiren tıbbi bir durumdur. Bu tedavi süreci bazı vakalarda uzun sürebilir. Depresyonu olan bireylerin çoğu ilaç, psikoterapi veya ikisinin birleşimi ile devam eden bir tedavinin sonucunda iyileşebilirler. Depresyon genellikle 20'li veya 30'lu yaşlarda başlar, ancak her yaşta ortaya çıkabilir.
Sonon yılda Melzack, bir Sinir Ağları Modeli bu, ağrının işlenmesinin genetik olarak belirlenmesine rağmen, deneyimle değiştirilebileceğini varsayar. Bu şekilde, uzun vadede ağrı sinyallerinin duyusal akışını artıran faktörler, uyarılabilirlik eşiklerini değiştirerek ona karşı duyarlılığı artırabilir.
OJ1Tg. Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Duygudurum Bozukluğu Nedir? Duygudurum bozukluğu nedir sorusunu yanıtlamadan önce, duyguların nasıl oluştuğu konusunda bilgi edinelim. Her birey yaşamda mutsuzluk yaratacak bir olay karşısında üzüntü, keder ve endişe hisseder. Birey hissettiği duyguları içinde tutabilir, davranışlarıyla, sözleriyle dışındaki dünyaya yansıtabilir; bu doğal bir durumdur. Veya ona mutluluk veren bir olay karşısında sevinç, neşe, coşku, heyecan hissedecek, ya bu duygularını içinde tutacak ya da davranışlarıyla ve sözleriyle dış dünyaya yansıtacaktır. Bu normal durum ne zaman patalojik olarak kabul edilmelidir ? Yaşamda karşılaşılan olaylara verilen tepkiler kişiden kişiye, topluma, kültüre, sosyal statüye, kişinin içinde olduğu zaman dilimine göre değişecektir. Özetle bir olay karşısında, kişinin o olaya yüklediği anlam, kişiden kişiye göre değişir. Nedeni bilişsel değerlendirmenin kişiden kişiye farklı oluşundandır. Bilişsel değerlendirme, yani bir olaya birey tarafından yüklenen anlam, şöyle belirlenir Kişinin genetik yapısı esnekliği, hoşgörüsü ve katılığı + yetiştiği aile içindeki anne baba öğretileri + kardeş ilişkileri + büyükbaba büyükanne arketipleri uzak geçmişten getirilen gelenek ve görenekler + yetiştiği sosyal çevre, kültür, okuduğu okullar, öğretmenlerin aktardıkları ve arkadaşlar. Bir örnek verirsek; OLAY Bir adam parkta yürürken yanındaki tartıştığı arkadaşına tokat atıyor. Bu olayı 7 kişinin gördüğünü varsayalım ve bu 7 kişinin tek tek olaya yüklediği anlamlara bakalım. 1. KİŞİ İNANÇ Kimse kimsenin canını yakmamalıdır. DÜŞÜNCE Şimdi bu adama gösteririm. DAVRANIŞ Fiziksel ve sözsel saldırı. DUYGU Öfke. 2. KİŞİ İNANÇ Kötü insanlar cezalandırılmalıdır. Tokadı haketmiştir. DÜŞÜNCE Tokadı yediğine göre kötü biridir. DAVRANIŞ Gülümseme. DUYGU Tatmin duygusu. 3. KİŞİ İNANÇ Bu adam tehlikeli. DÜŞÜNCE Ya bana da vurursa ? Buradan gideyim. DAVRANIŞ Kaçma. DUYGU Korku. 4. KİŞİ İNANÇ Bu adam tehlikeli. DÜŞÜNCE Buradan gitmeliyim ama ya etrafdakiler “Bu ne korkak birisi“ derlerse ? DAVRANIŞ Duraklama. DUYGU Korku, kaygı. 5. KİŞİ İNANÇ Yaşamda şiddetle karşılaşmak da var. DÜŞÜNCE Ben ne dayak yiyen insanlar gördüm. DAVRANIŞ Davranış yok. DUYGU Umursamazlık. 6. KİŞİ İNANÇ Bu adamın tokat yemesi ve küçük düşmesi ne feci. DÜŞÜNCE Ya benimde başıma gelirse ? DAVRANIŞ Duraklama. DUYGU Üzüntü. 7. KİŞİ İNANÇ İnsanların birbirlerine böyle davranmalarına karşıyım. DÜŞÜNCE Bu adam bir tokat daha yemeden ona yardım etsem mi ? DAVRANIŞ Tedbirli davranma. DUYGU Tedirginlik. Örneğimizde görüldüğü gibi, bir olay karşısındaki duygu, düşünce ve davranışlarımız, inanç kalıplarımızdaki formülasyona göre belirlenmektedir. Tüm bu bilgilerin ışığında neyin normal, neyin normal olmayan patalojik duygu, düşünce ve davranış olduğunu söylemek zordur. Aynı stres verici olayı yaşayanlardan bir kişi örneğin işten çıkarma depresyona girebiliyorken, diğer bir kişi “İyi oldu. Bu iş bana hiç uygun değildi“ diye düşünebilirler. 17 Ağustos depremini yaşadığımızda bazı insanlar çok korkup, parklar ve arabalarda sabahlarken, bazı insanlar “Birşey olmaz“ inancı ile evlerinde kalmışlardır. Hangi davranışın normal olduğunu söyleyemeyiz. Bu durumda normal ve normal olmayan davranışı ya da tüm psikolojik ve psikiyatrik bozukluklar için normal olmayan patolojiklik sınırın tanımı olarak şöyle bir ölçüt kullanabiliriz İş, aile ve sosyal yaşamı bozuyor olması. Yeni psikolojik akımlar bu görüşü benimsemişlerdir. Örneğin alkol kullanımı miktarını ölçmeden iş, aile ve sosyal yaşamı ve bireyin kendisine bakımını bozuyorsa, patalojik değilse, normal sosyal içki olarak kabul edilmektedir. Birey yaşam olaylarında, bir uçta çöküntü, diğer uçta manik davranış olarak tanımlanan, aşırı neşe, aşırı herşeye gücü yeterlilik infantil omnipotance, uçuşma abartılı duygularla kendini ortaya koyma davranışları arasında dalgalanmalar yaşayabilir. Bireyin bireysel bakımı, aile, iş ve sosyal yaşamı olumsuz olarak etkilenmiyorsa, durum normal olarak kabul edilmektedir. Bazıları istatistiksel normları normal kabul ederler. Yani “Bir toplumun ortalama çizgisine uyanlar normaldir“ şeklinde tanımlamalar yapılagelmiştir. Bu durumda birbiriyle anlaşamayan bir çift, toplumun normal çizgisi boşanmaya karşıysa boşanmamalı mıdır ? Toplumun ortalama çizgisi normaldir diye bir tanımlama olamaz. Normal ve sağlıklı davranışların ölçütü bu nedenle bireyin kendisi olmalıdır. Bireyin kendi normali, yani “ben normal mi davranıyorum ?“ sorusunu kendine sorduğu noktada, o zamana dek olan duygu, düşünce ve davranışlarında bir sapma varsa ve bu sapmadan bir mutsuzluk, hoşnut olmama söz konusu ise, pataloji aramanın başlangıç noktası olarak buradan hareket edilebilir. Bu sapma bireyin kişisel bakımını, aile, iş ve sosyal yaşamını bozdu ise, birey bu durumdan şikayet edeceği bir noktaya ilerlemişse ve şiddeti, süresi, niteliği bir hastalık tanımına doğru gidiyorsa, patalojik ve normal olmayan durum olarak kabul edilebilir. Duygudurum Bozukluğu’na geri dönersek, bireyin olaylar karşısında kendini hissettiği duygu durumu, aşırı kedere, çöküntüye, karamsarlık, zevk ve ilgi yitimi, suçluluk duyma, intihar eğilimi, durgunluk, suskunluk gibi depresyona kaymaya veya aşırı neşe, hareket, enerji, coşku ve konuşma artısı gibi maniye kaymışsa, ve bu iki uç arasında birey gidip geliyor ve patolojik bir durum, bir hastalık oluşuyorsa, bu duruma “Duygudurum Bozuklukları“ adı verilir. Bazen bedensel, organik, fizyolojik bir hastalığa bağlı olarak oluşabildiği gibi Tiroid , bazen organik bir belirti olmaksızın psikiyatrik ve psikolojik bir nedene bağlı olarak da ortaya çıkabilir. DSM 4 Duygudurum Bozukluklarını 1- Depresif Bozukluklar 2- İki Uçlu Bozukluklar Mani - Depresyon 3- Diğer Duygudurum Bozuklukları şeklinde üçe ayırmıştır. 1- DEPRESİF BOZUKLUKLAR DSM 4 Depresif Bozuklukları Majör Büyük Depresif Bozukluk Distimik Bozukluk Başka Türlü Adlandırılamayan Depresif Bozukluk, olarak MAJÖR DEPRESİF BOZUKLUK Toplumumuzda % 10 – 25 arası kadınlarda, % 5 – 15 arası erkeklerde görülür. Biyolojik olarak “Serotonin“ isimli hormonun eksikliğinin bireyde depresyona zemin hazırladığı bulunmuştur. Psikososyal etkenler arasında 10 – 11 yaşından önce anne ve babayı kaybetme, yaşamda partner kaybı en önemli etkenler arasında sayılır. Psikanalitik kuram yetişkin yaşamda , kayıp veya kayıp tehditleri, sevgisiz kalma, ilgiden yoksunluk gibi durumların depresyonu oluşturduğunu açıklar. Nesne ilişkileri kuramı, depresyonun , bebeğin her ihtiyacına cevap veren ve bebeğin iyi anne olarak gördüğü anne imajı iyi nesne ile, bebeğin her ihtiyacına anında cevap veremeyen, engelleyen ve bebeğin kötü anne olarak gördüğü kötü nesne imajlarını bir bütün, tek bir anne, bütün nesne olarak birleştirip bütünleyemediği için oluştuğunu söylemiştir. Nesne İlişkileri Kuramcısı Melanie Klein, depresyon oluşumu, depresyona yatkınlıkla ilgili çalışmalar yapan ve yayınlayan ilk analisttir. Bebeğin onu sevip destekleyen, cevap veren iyi anne imajı ile, her istediğini yapmasını engelleyen, durduran kötü anne imajını birleştirip tutarlı bir biçimde sağlam “içselleşmiş iyi anne“ “Bütün nesne“ oluşturmasının yetişkin yaşamında depresyona uğramamasında önemli bir etken olduğu görüşünü ortaya koymuştur. Klein bireyin “infantil depresif durumu“ aşamayarak, yetişkinlikte depresif durum yaşadığı görüşündedir. Diğer bir görüş ise, depresyonla içe yönelmiş agresyonun sıkıntı, endişe, kaygı, irite durumla saldırganlık birikimi bir ilişkisi yoktur. Depresyon gerçeklikle, hayal edilenler arasındaki gerginlikten kaynaklanmaktadır. Bibring’e göre 1- Değerli ve sevilen biri olmak 2- Güçlü ve üstün olmak 3- Seven ve iyi biri olmak Bu alanlar bireyin kendisinden beklentilerinin olduğu alanlardır. Eğer bu alanlarda gerçek veya algı olarak birey kendini yeterli hissetmiyorsa, depresyon meydana gelebilir. Depresyonda kişi kendini güçsüz ve çaresiz hissederek, çözüm üretemez. Benlik saygısının düşmesi kişide depresyonu tetiklemektedir. KLİNİK ÖZELLİKLER Depresyonda kişinin daha önce zevk aldığı etkinliklerden zevk alamaması ve ilgi kaybı anahtar iki bulgudur. Değersiz hissetme, utanma, hüzünlü hal, melankolik bir tutumla oluşur. Herhangi bir üzülecek olay karşısında üzülmekten daha farklı hissediş biçimi vardır. Bazen kişi depresyonda olduğunun farkında olmayabilir. Yaşamdan geriye çekilme “Artık canım hiçbir şey yapmak istemiyor“ olarak tanımlanabilir. Gittikçe öz bakım, aile, okul veya iş yaşamında başarısızlığa neden oluşturacak istek ve enerji azlığı oluşmaya başlar. % 80 uyku sorunu vardır Bakınız Uyku Bozuklukları - İnsomnia . Gece sık sık uyanırlar, iştah azlığı veya artması, kilo alma veya verme, cinsel istek azalması, adet bozuklukları görülebilir. Anksiyete, sıkıntı, endişe, kaygı, panik ataklar, alkol alma, başağrıları, kabızlık ağrıları, sızılarla ortaya çıkan depresyonda bazen fiziksel ve organik bozukluklar aranabilir. Bazen “Maskeli Depresyon“ olarak tanımlanan, bireyin canının sıkkın, isteksiz, huzursuz, irite, seslere karşı duyarlılık kazanmış, kıpırtılı bir hal içinde günlük sorumluluklarını yerine getirdiği görülebilir. Daha çok sosyal yaşamdan kaçınmak için kendi mantığına göre geçerli nedenler bulur ve etkinliklere katılmaz. Bu daha sinsi bir ilerleyiştir. 1999 Trabzon Psikiyatri Kongresi’nde her 4 kişiden birinin depresyon geçirdiği açıklanmıştır – Editör – Bakınız Depresyon Depresyondaki kişilerin % 10 – 15’i intihar girişiminde bulunabilir. Genelde düzelmeye başladıkları bir noktada yeterli güce sahip olarak intiharla ilgili tasarılar yapıp uygulamaya geçebilecekleri dikkate alınmalıdır. Erkekler depresyonda kadınlara göre 2 kat daha fazla, ağlayamadıklarından yakınırlar. Bu durumda kendine yönelik öfke bir organda belirti verebilir mide ağrısı, baş ağrısı, sızılar Majör Depresif Bozuklukta görülen belirtiler, en sık görülen belirtilerdir. 1- İlgi kaybı. 2- Enerji kaybı – Bitkin ve yorgun hissetme, libido azalması. 3- Uyku Bozukluğu Az ya da çok uyuma, sık sık uyanarak tuvalete gitme. 4- Yemek yeme alışkanlığının değişmesi. 5- Bedensel ağrılar, sızılar Organik bir bulgu olmaksızın. 6- Konuşmada, hareketlerde ve düşünmede yavaşlama. 7- Ajite olmak Huzursuzluk, irite hal. 8- Değersizlik duyguları Kendini beğenmeme, eleştirme, utanma. 9- Suçluluk duyguları, kendini veya başkalarını suçlama. 10-Bir konu üzerinde yoğunlaşamama, dikkatin dağınık olması. 11-Üzüntülü hissetme, karamsarlık. 12-Çaresiz hissetme Çözümler üretme yetisinin azalması. 13-Anksiyetenin artması. 14-Karar vermede güçlük çekme. 15-Hiçbir zaman düzelemeyecekmiş gibi hissetme. 16-Etkinliklere başlayabilmede güçlük çekmek. 17-Ağlayamama ya da çok çabuk ağlama. 18-Fobilerin ortaya çıkması Deniz, asansör korkusu, vb. 19-Duygularını gösterememe. 20-Cinsel istekte azalma veya depresyondan kaçınmak için aşırı cinsel eylemde bulunma ihtiyacı. 21-İntiharla ilgili düşünceler, tasarılar ve bunlarla ilgili konuşmalar. 22-İntihar düşünceleri olmadan ölme isteği Ölsem de kurtulsam, artık herşeyi yaşadım, hayat hep aynı, herşey monoton 23-Depresyonla ortaya çıkan takıntılar obsesyon. Sürekli elektrikleri kontrol etme, hırsız girecekmiş gibi düşünceler. 24-Hezeyan atakları. 25-Kişiliğin çözülmesi. 2 ayda 2 – 3 farklı insanmış gibi kendini hissetme. Her zaman, her kişide majör depresif bozukluk görülmeyebilir. Hangi belirtisinin hangi kişide görüleceği yine o kişinin dinamikleriyle ilgilidir ve araştırılması gerekir. DSM 4 1- İlgi kaybı, yaşamdan geriye çekilme. 2- Enerji kaybı. Bitkin ve yorgun hissetme. 3- Suçluluk duyguları. 4- Uyku ve Yemek Yeme Bozuklukları. 5- Etkinliklerden zevk alamama. 6- İntihar düşünceleri. Bu belirtileri olan kişilerin “Depresyon“ tanımı alabileceği açıklanmıştır. DSM 4, Majör Depresif Bozukluğu, 3 alanda toplamıştır Emosyonel Duygusal alanda. 1- Depresif duygudurumu 2- Hiçbir şeyden zevk alamama Vejetatif alanda 1- İştahta değişiklik. 2- Uyku Bozuklukları 3- Yorgunluk - bitkinlik 4- Hareketlerde yavaşlama, donuklaşma. Kognitif Bilişselalanda 1- Suçluluk ve değersizlik düşünceleri 2- Konsantrasyon güçlüğü 3- Ölüm ve intihar düşünceleri Depresyonda kişilerde bilinç bozukluğu görülmez. Unutkanlık, dikkat ve dikkati bir konuda yoğunlaştıramadığı için görülebilir. Dalgın da olabilirler. Zihin berrak değildir, karmakarışıktır. Gazete okuyamama, televizyon izleyememe sıklıkla görülür ve en geç ortadan kalkan belirtilerdir. MAJÖR DEPRESİF BOZUKLUKTA DÜŞÜNCE, DUYGU VE DAVRANIŞ DÜŞÜNCELER Düşüncelerde yavaşlama, sesin alçalması ve hafiflemesi, geç cevap verme, konuşma azlığı yanında ölüm ve kötü haber bekleme gibi konularda konuşurlar. Olumsuz düşünceler, tek bir olaydan genelleme yapma Bir komşusu sabah günaydın dememişse “Kimse beni sevmiyor“ diye düşünmek . Ufak aksilikleri büyütme, hiçbir şeyin değişmeyeceği inancı, umutsuzluk içinde olma düşünceleri ile yüklüdürler. Düşünce içerikleri kendini eleştirme, geçmişteki başarısızlıklar, kendine güvensizlik, sorumluluk almaktan kaçınma üzerinde yoğunlaşmıştır. Hiçbir şeyi haketmediklerine dair düşüncelerle iyileşmek istemeyebilirler. Depresyona eğilimli kişiler genelde hem kendilerine, hem de başkalarına karşı katı, mükemmellik beklentileri içinde olan bireylerdir. Yaşamı tek boyutlu ve siyah-beyaz gören bir inanç sistemleri vardır. Ya hep, ya hiç düşünce sistemlerini şöyle örnekleyebiliriz 1- Yaptığım işin bir değer taşıması için mükemmel olması gerekir. 2- Mutlu olabilmek için yaptığım bu işte başarılı olmalıyım. 3- Hata yaparsam bu benim yetersiz, beceriksiz olduğumu gösterir. 4- Sensiz yaşayamam. 5- Benimle aynı fikirde olunmazsa bu benim sevilmediğimi gösterir. 6- Bir insan olarak değerimin göstergesi, başkalarının benim hakkımda düşünceleridir. 7- Birine kızdıysam, artık onu sevemem. 8- Birini sevmek demek ona hiç kızamamak demektir. 9- Birinden birşey istersem ona bağımlı kalırım. RET Rasyonel Emotif Terapi terapist Beck, depresif kişilerde üç alanda hataların ortaya çıktığını söylemiştir. 1- Kendi benliğine 2- Geleceğine 3- Dünyaya karşı olumsuz bakış açısında Bunları üçlü triad yakınma olarak sınıflamıştır. Depresyona özellikle yaşlı hastalarda % 25 hipokondriazis Hastalık hastalığı eşlik eder. Tedaviye en dirençli kabul edilen hasta grubudur. Sürekli yakınan, sızlanan ve geçmek bilmeyen ağrılarından şikayet eden kişilerdir. Ağrı genelde baş, göğüs, karın, omuz, sırt ağrıları şeklinde görülür. Omuz ve sırtta görülen uzun süreli ağrılar, inatçı bir somatizasyondur. Diz ağrıları eklem yerlerinde sızlamalar, kramp, bulantı ve kusma, hazımsızlık, gaz şikayetleri, kabızlık, mide yanması, görme bulanıklığı, depresyonun farkedilmeyerek bir organda somatize olmasıyla oluşabilir. Kuruntular, iyi anne baba, eş, evlat olamama, sürekli gelecekle ilgili karamsar düşünceler işsiz kalma, parasız kalma endişeleri, ileriye yönelik gereksiz bir para biriktirme endişesi ile para harcadığında kendini suçlama düşünceleri geliştirirler. Psikolojik kuramlar sürekli tekrarlanan bu karamsar ve mutsuz düşünceleri “Geviş getirme“ şeklinde tanımlamışlardır. DUYGULAR Kararsizlik nedeniyle çaresizlik ve bağımlı hissetme, acı duyma, üzüntülü hal tüm depresyonlarda ortak bir belirtidir. Ailelerine, sevdiklerine, hobilerine karşı duygusal bağları gittikçe azalmaya başlayabilir. Boşluk duygusu ve anlamsızlık daha geniş yer tutar. Zevk alınan etkinlikler azalarak, yük gibi hissedilmeye başlanır. Genel bir isteksizlik ve ilgisizlik, tepkisizlik, zamanın zor geçmesi, cinsel etkinliğe karşı duyarsızlık görülebilir. Bencillik başlar. Diğer insanların duygu ve düşünceleri ile ilgilenmezler. Yalnız kalmayı isterler ama gittikçe çocuklaştıkları için kendilerine bakım verenlere bağımlılıkları vardır Regresif Bağımlılık. Bu hastaların yaklaşık yarısı depresif duyguları inkar ederler Maskeli Depresyon ya da Gülümseyen Depresyon. Genelde aile ve iş arkadaşları tarafından kendilerinde yaşamdan geriye çekilme, düşmanca duygular farkedilirse tedaviye getirilirler. Bir gün içinde duygudurumları değişiklik gösterir. Bazıları sabahları çok kötü hissedip akşama doğru daha iyi hissedebilirken, bazen de tersi görülebilir. DAVRANIŞ Depresyonun başlaması ile fiziksel etkinlikler azalır. Hasta çok alçak sesle ve monoton konuşmaya başlar. Her davranış için aşırı bir çaba gösteriyor gibidir. Bazen ileri derecede hareketsizlik, yemek yememek, tırnak yeme, el oğuşturma, saç teli koparma, masaya parmaları ile ritmik bir şekilde vurma veya bir şeyle sürekli oynama, bacakları sallama, ileri geri sallanma hareketi, çok sigara içme, aşağı yukarı gezinme görülebilir. Bu hastalar zamanla bağımlı, hareketsiz ve çaresiz hale gelebilirler ve yardım görürler. Ancak yardımı reddedebilirler; çünkü hem kendilerini güvensiz hissederler, hem de başkalarına muhtaç olmaktan ötürü kendilerini aşağılanmış hissederler. Destek aldıkları, kendilerine bakım veren kişilere karşı, kendi çaresizliklerini hatırlattığı için düşmanca duygular beslerler. Reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık kazanmışlardır. Depresyonda birey kişilerarası ilişkilerinde güçlükler yaşamaya başladığı için, çözüm üretme yetisi de azalmıştır. Yetersizlik duyguları nedeniyle başkalarıyla iletişime girmekten kaçınarak uzak durur. Bu da yalnızlık ve reddedilme duygularının artmasına neden olur. Hasta hem ilişkiye girmek ister, hem de terkederek kendisine zarar verecek ilişkilerden uzak durmaya çalışarak bir kısır döngünün içine girer. İnsanlardan veya yakınlarından yüzeysel olarak uzak, çekingen durur ve düşmanca davranabilir. Kronik depresyondaki kişilerde kaza geçirmeye yatkınlık gibi kendine zarar verici davranışlar da görülebilir. Sigaranın aşırı tüketimi, alkol kullanımının artması, depresyonun başlangıç noktası olabildiği gibi, depresyona giren kişilerde alınan alkolün azalması da görülebilir. Depresyon tedavi edilmez ve uzun süreli kronik bir hale dönüşürse, birey hiç istemediği, sevilmediği, aşağılandığı gibi duygulara kapılarak, kendisine destek ve bakım veren kimselere karşı suçlayıcı ve düşmanca davranarak, uzaklaşabilir. Evlilik yaşamını, işini ve yakınlarını terkedebilir. Cinsel isteksizlik nedeniyle, erkeklerde cinsel yönden uyarılma , erotize olma güçlüğü empotans, erken boşalma görülür. Bu da hastanın daha fazla yetersizlik hissetmesine neden oluşturur ve hasta partnerinden uzaklaşır. Kadınlarda cinsel ilgi ve istek olmadan cinsel yaşam sürdürülebilir. Regl adet kanamaları düzensizlik gösterebilir. MAJÖR DEPRESİF BOZUKLUK GİDİŞ VE TEDAVİ GİDİŞ Her yaşta başlayabilen ama çoğu kez 20’li yaşların ortalarında görülen Majör Depresyon tedavi edilmezse, 6 ay ve daha uzun sürebilir. Kimi belirtiler semtomlar aylar ya da yıllarca sürebilir. Majör Depresif Bozukluk boşanma, iş kaybı, aileden sevilen birinin ölümü gibi nedenler sonrası ortaya çıkar. Alkol, uyuşturucu madde kullanımı da ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Ağır Majör depresif bozukluk geçirenlerden yaklaşık %15’inin intihar ettiği belirtilmiştir. Majör Depresif Bozukluk öncesinde “Distimik Bozukluk” Bakınız Distimik Bozukluk görülebilir. Organik bir hastalığa bağlı olarak ve Borderline, Obsesif-Kompulsif Bozukluk, Anorexia Nervoza, Bulimia Nervoza gibi bozukluklardan da sıklıkla ortaya çıkabilir. TEDAVİ Tedavi Psikoterapi ve ilaç tedavisi ile birliktedir. Destekleyici Psikoterapi ve Dinamik Psikoterapi’den yarar sağlanır. İlaç tedavisinde Antidepresanlar yüksek oranda yarar sağlarlar ve hastalığın iyileşme sürecinin kısaldığı bildirilmiştir. 1999 Trabzon Kongresi – Editör DİSTİMİK BOZUKLUK Distimik Bozukluğun başlıca özelliği, en az 2 yıl, hemen her gün, yaklaşık gün boyunca süren, kronik depresif bir duygudurumun varlığıdır. Bu insanlar kendilerini kederli ya da hüzünlü olarak tanımlarlar. Çocuklarda irrite hal ile ortaya çıkabilir. Bir yıl sürmesi durumunda bu tanıyı alabilir DSM IV. İştahsızlık veya aşırı yemek yeme, uykusuzluk ya da aşırı uyku uyuma, enerjinin düşük olması, yorgunluk, benlik saygısının düşmesi, düşünceleri yoğunlaştıramama, umutsuzluk duyguları ve karar vermede güçlük çekme görülür. Bu kişiler sürekli kendilerini eleştirirler ve ilgileri azalır. Kendilerini yetersiz bulurlar, çekici hissetmezler. Bu depresif durum bir parçaları olduğu için de, sorulmadıkça yakınmazlar; çünkü hep böyledirler. İki yıl içinde çocuklar ve ergenler için 1 yıl iyi hissedilen ara dönemler, 2 aydan daha uzun sürmez. Depresif durum toplumsal ve mesleki alanda, üretkenlikte sıkıntıya neden olur. Distimik bozuklukta en sık yetersizlik duyguları, genel bir ilgi kaybı ve hiçbir şeyden zevk alamama, toplumdan uzaklaşma, suçluluk duyguları ya da geçmişle ilgili düşüncelere dalmalar, yaşam etkinliklerinde ve üretkenliğinde azalma, etkin olamama görülür; ayrıca hızlı göz hareketleri vardır. Ailelerinde Majör Depresif Bozukluk olanlarda daha sık görülür. Çocuklarda her iki cinste eşit görülür. Çoğu kez okul başarısında ve toplumsal etkinliklerde bozulmalara neden olur. Bu çocuklar irrite, ters, huysuz ve “asabi” dirler. Benlik saygıları ve toplumsal becerileri düşüktür; karamsardırlar. Kadınlarda erkeklerden 2 – 3 kat fazla görülür. Sıklıkla Kişilik Bozukluğu’yla birlikte görülebilir. İlaç tedavisinde anti-depresanlardan yararlanılır. 2. İKİ UÇLU BOZUKLUKLAR - MANİ - DEPRESYON MANİK EPİZOD UÇUŞMA – YÜKSELME Kişide, normal kendilik çizgisi dışında, olağanüstü kendini çok iyi hissetme, neşe, coşku, keyifli hal, taşkınlık ile ortaya çıkar. Birey herşeye kahkahalarla gülmeye, şarkılar söylemeye, içi içine sığmaz bir heyecan duymaya, neşesinden mutluluğundan sözetmeye başlar. Çabuk sinirlenme, irite hal, aşırı bir taşkınlık, kızgınlık, öfke, saldırganlık görülebilir. Bir üstünlük duygusu ile diğer insanlara saygısızca davranma, eşyalara zarar verme, vurup kırmalar, küfürlü konuşma görülür. Coşku, heyecan ile kısa süren üzüntülü hal ve ağlama arasında dalgalanan bir duygudurumu gösterir. Aşırı kendine güvenme ve büyük görme, çocuksu bir “herşeye gücü yeterlilik” hissetme ile kendini sergileyen davranışlar ortaya çıkar. Sosyal mesafeleri umursamayan bir rahatlık, girişkenlik içindedir. Sürekli heyecan içinde yeni projeler üreterek, durmadan konuşur. Yeni alanlara ilgi ve istek duymaya başlar. Metafizik ve Felsefe içeren konulara doğru kayabilir. Konuşma hızlanmıştır. Bir konuyu anlatırken çağrışımları çok hızlandığı için düşünceden düşünceye sıçrar. Ana konu kaybolur. Örneğin bir tekneden bahsedilirken, bir tekne seyahatinden konuşmaya başlayarak, Amerika’nın keşfi, Kristof Kolomb, oradan iletişim ağına, internet üzerinden çeşitli projelere geçebilir. Zihninin berraklığından ve tıkır tıkır işleyişinden sözeder. İnce ayrıntıları büyük bir dikkatle görür ve anlatır. Dikkat artmış, her şeye yönelmiş, bellek artmış ve güçlenmiştir. Bir konuya konsantre olup yoğunlaşamaz. Kendine güven aşırı derecede arttığı için riskli davranışlar ortaya çıkar. Kendinin ve diğer insanların yaşamını dikkate almaksızın hızlı araba kullanma, aşırı para harcama ve riskli yatırımlar yapma görülür. İlerleyen boyutta Psikotik düzeyde dünyayı kurtaracak kişi Kurtarıcı peygamber, Atatürk, Başbakan olmak gibi Megalomanyak sanılar hezeyan ortaya çıkabilir. Veya paranoid şüpheci düşünceler; "Beni izliyorlar, dinleme aygıtları yerleştiriyorlar, düşmanlarım bana komplo kuruyor" düzeyinde olabilir. İlerleyen kronik uzun süren durumda, Psikiyatride “Schneider” belirtisi adı verilen “Bana emir veren ve yöneten sesler duyuyorum” belirtileri ortaya çıkabilir. Konuşma hızlanmış ve artmıştır. Yüksek sesle, karşısındakini dinlemeden ve söz hakkı vermeden, bu duruma hiç aldırış etmeden konuşur. Çağrışımları çok arttığı için konudan konuya, düşünceden düşünceye sıçrayarak gider. Hareketleri hızlanmış, enerjisi yükselmiş ve hiç tükenmeyecek gibidir. Gece gündüz geç saatlere kadar çalışıp yazılar yazıp, projeler düzenleyip, çizimlerini duvarlara yapıştırabilir. Yerinde duramayıp, aşağı yukarı gezinerek dolaşır. Seyahatlere çıkabilir. O an için zevk verici fakat sonuçları kötü olabilecek ilişkiler, parasını malını sağa sola saçıp, aşırı cömert davranışlar görülür. Alkol ve uyuşturucu kullanmaya başlayabilir. Kendini hiç ilgilendirmeyen başka insanların işlerine karışır, kavgalar çıkarabilir. Uykusu azalmıştır ama uykusuzluktan yakınmaz. Cinsel isteği ve performansı artmıştır. Amerikan Psikiyatri Birliği, Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal el kitabına DSM IV – 1998 göre, Manik Epizodun ölçütleri şöyledir. A- Olağandışı ve sürekli, taşkın, kabarmış, irite, ayrı bir duygudurum döneminin olması. B- Duygudurum Bozukluğu dönemi sırasında aşağıdaki belirtilerin görülmesi 1- Benlik saygısında abartılı bir artış Aşırı kendine güvenme – güçlü hissetme 2- Uyku gereksiniminin azalması 3- Her zamankinden daha fazla konuşkan olma ya da konuşmaya tutma. 4- Fikir uçuşmaları sıçramalar ve düşüncelerin sanki yansıyor gibi birbiri ardısıra gelmesi yaşantısı. 5- Dikkat dağınıklığı yani, dikkat önemsiz ya da ilgisiz bir dış uyaranla kolaylıkla dağılabilir 6- Amaca yönelik etkinlikte artma toplumsal yönden, işte ya da okulda, cinsel açıdan ajitasyon. 7- Kötü sonuçlar doğurma olasılığı yüksek, zevk veren etkinliklere aşırı katılma Örneğin elindeki bütün parayı alışverişe harcama, düşüncesizce cinsel girişimlerde bulunma ya da aptalca iş yatırımları yapma 8- İş yaşamı, sosyal yaşam ve özel ilişkilerde önemli ölçüde bozulma ve durumun başkalarınca gözlemlenmesi. Bu belirtinin artması ile Hipomani oluşabilir. KARIŞIK MIXED EPİZOD Majör Depresif Bozukluk Epizodları, Manik Epizodlarla birlikte görülürse; yani kişi depresif bir halden, coşkulu, neşeli, taşkın, abartılı manik davranışlara dalgalanıp geçiyorsa, Karışık Mixed Epizod adı verilir. Mevsimsel özellikler taşır. Belirleyici anksiyete ve strese neden olacak bir durum olmadığı halde, sonbahar ve kışta depresif durum, ilkbaharda depresyonun kalkması görülmektedir. TEDAVİ Psikodinamik kuramlar genelde depresyonu açıklarlar. Jung ekolü, maninin depresyona düşmemek için yükselme, sıçrama, uçuşma olduğunu, altta yatan depresyona karşı bir savunma şekli olduğunu söylemiştir. Melanie Klein ise çocuklukta birikmiş olan agresyon, öfke ve yıkıcılığını yadsıyan bireyin, kayıp sevgi nesnesini tamir etme amaçlı bir savunma biçimi gösterdiğini, "Başkalarını idealize etmede, savunma amaçlı kullanılmaktadır" demiştir. Tedavi manik epizodlarda ilaçla yapılmaktadır. Daha sonra ilaç tedavisi ve psikoterapi ile devam edilir. İlaç tedavisi bittikten sonra Destekleyici Psikoterapi ile devam edilmelidir. Manikler, üstünlük duygusu taşıdıkları dönemlerde psikoterapiye devam ARSU
Erken dönem diye adlandırdığımız dönem bireyin çocukluk çağı veya ergenlik dönemindeki anılarının bilişte depolandığı dönemlerdir. Erken dönem uyumsuz şemaları kişinin genelleştirdiği olumsuz deneyimler olarak tanımlayabiliriz. Bu olumsuz deneyimler bilişlerden, duygulardan, inançlardan fiziksel yaşantılardan ve yaşanmış hatıralardan oluşmaktadır. Bu deneyimler aynı zamanda kişinin hem kendisi hem de başkasıyla olan ilişkileriyle değerlendirilebilir. Çocukluk çağında atılan ilk tohum, ergenlik zamanında yeşermektedir. Atılan tohum kişinin yaşamı boyunca boy gösterecek ve oluşan şemalarına dair farkındalığa ya da şemalarıyla başa çıkma becerilerine gore de işlevsellik gösterecektir. Çoğu zaman insanlar kendi şemalarının olduğu kişilerle daha yakın ilişki kurmaktadır. Buna hatta eş seçimi, daimi dostlukları da dahildir ve aslında bu durum kişinin kurduğu ilişki ve yaşanılan soruları düzeltme adına daha zor süreci doğurmaktadır. Eş şemaların birlikte olması adeta şemaların beslenimini arttırmaktadır. Erken dönem uyumsuz şemaların da içinde zaman ve oluşum açısından öncelik vardır. Kişinin benliğine en yakın olan şemalar genellikle anne, baba ve çocuğun olduğu kişinin hayata ilk başladığı yerde, ailesinde oluşmaktadır. Kişi aynı zamanda birlikte büyüdüğü ailesinin şemalarını da hayatında duygu ve davranışları arasına yerleştirmektedir. Erken Dönem Uyumsuz Şemaları ve Şema Alanları Young ve çalışma arkadaşları erken dönem uyum bozucu şemaları 18 taneyle sınırlandırmıştır. Bu alanlar genellikle derin araştırmalar, gözlemler ve klinik değerlendirmeler sonucunda en yaygın olanları belirlenerek oluşturulmuştur. Bir insan bir şemaya da birden çok şemaya da sahip olabilir. ve Reddedilme İlk alanımız olan ayrılma, reddedilme şeması kişinin güvenlik arayışı ve bağlanma çabalarıyla ilgilidir. Çocuğun ilk anlarından itibaren bakım ihtiyacı, güvenlik ve emniyet ihtiyacı ve bunların devamlılığı, sürekliliği ile ilişkilerinin kurulduğu alandır. Bu alandaki şemalara sahip olan bireyler aileleriyle, uzun ayrılıklar, istismarlar, hastalıklar, ölüm ve ölüm sonrası yas süreci, reddedilme gibi yaşantılara sahip olabilir. Ayrılma ve reddedilme alanında 5 farklı şema çeşidi bulunmaktadır. Terk Edilme ve İstikrarsızlık Bu şemaya sahip olan kişiler, hayatlarının bir döneminde ciddi güven kırılmaları yaşamış olabilir. Sevdiği değer verdiği birisinin ölümü, hastalığı ya da çocukluk çağında anne veya babanın evden ayrılması, boşanması bu şemanın oluşması için büyük tetikleyicidir. Bu şemaya sahip olan bireyler genellikle güvenilir olmayan terk edilme olasılığını hissettiği kişilerle ilişki kurarak şemalarını beslerler. Eğer terk edilme olasılıkları yoksa kendisini seven, düzenli, güvenilir, istikrarlı bir ilişkiye sahiplerse, yaşanılan küçük olaylarda dahi büyük sorunlar oluşturulabilirler ve bu sorunların ardından şöyle bir düşünce ortaya çıkabilir “Bu sefer o terk etmeden ben terk etmeliyim!” ve Kötüye Kullanma Güvensizlik şemasına sahip olan kişiler, kendisini diğer insanlar tarafından sürekli bir tehlike gelebileceğini düşünürler. Başkaları tarafından bir aşağılanma, kötüye kullanım, kişinin değerlerinde saygısızlığa uğraması, yalan söylenmesi, zarara uğramak onlar için tehlike anlamına gelmektedir. Kişi tehlike olarak algıladığı bu durumları genellikle isteyerek, bilinçli yapıldığını düşünmektedir. Bu şemaya sahip kişiler genellikle kaygı sahibidirler. Bu şema çocukluk çağında yaşanan cinsel, fiziksel, duygusal ya da sözel kötüye kullanım sonucunda olabilir. Bu kötüye kullanım kimi zaman ebeveyn ya da akraba tarafından gelirken kimi zaman akran zorbalığıyla da gelebilir. Bu şema sahibi olan bireylerde hayata dair veya insanlara dair sürekli temkin arayışı içersinde oldukları gözlemlenmiştir. Bu kişiler hayatlarında verdiği kararlarda çok fazla risk almayı sevmezler. Duygusal Yoksunluk Erken dönem uyum bozucu şemaların gelişmesinde 4 önemli etken olduğundan ve bunların başında temel ihtiyaçların gelmesinden daha önce bahsedilmişti. Temel ihtiyaçların arasına, kişinin hayatını sağlıklı bir şekilde idame ettirebilmesi için duygusal gereksinimler de gelmektedir. Bu duygusal ihtiyaçların yeterli miktarda kişide karşılanmadığında duygusal yoksunluk şeması oluşmaktadır. Duygusal yoksunluk şeması bakım-ilgi yoksunluğu, empati yoksunluğu ve korunma yoksunluğu olmak üzere 3 şekilde görülmektedir. Empati yoksunluğu kişinin anlaşılması, dinlenmesi, kendini ifade edebilmesi, diğerleriyle duygularını paylaşabilmesinin eksikliğidir. Başkalarına ihtiyaç duyulan gücün, yönlendirmenin ve rehberliğin eksikliği ise kişiden korunma yoksunluğunu oluşturmaktadır. Sevgi, şefkat, dikkat, dostluk yoksunluğu ise bakım eksikliğini oluşturmaktadır. Bu 3 farklı sebepten doğan yoksunkluk kişide yoğun bir şekilde kendisini göstermeyebilir. Çoğu zaman bu eksikliği kişi hissetmemektedir. Çoğu zaman bu kişiler hayatlarını sorunsuz bir şekilde yürütmektedir. Kusurluluk/Utanç Kişinin kendisini kusurlu, değersiz, utanç durumda, işeyaramaz, işlevsiz, itici şekilde görmesidir. Bu şemaya sahip kişiler için genellikle önemli ötekiler diğerlerinden daha önemlidir. Başkalarının gözünde nasıl oldukları, nasıl gözüktükleri onlar için çok büyük önem taşır ve tüm bunların yanında kimi zaman başkalarının onlar için ne düşündüğüne dair zihin okumaları yapabilirler. Bu şemaya sahip olan kişiler sürekli kendilerini başkalarıyla kıyaslamaktadır. Bu kıyas çocukluk çağında ebeveyn veya önemli ötekiler tarafından başlamış olabilir. Çocukluk çağında yaşadığı kıyaslama, utanç duruma düşürme gibi kötü deneyimler kişide değersizlik ve küçümsenmeyi etkin hale getirmiştir. Sosyal İzolasyon/Yabancılaşma Bu şemaya ev sahipliği yapan kişiler, genellikle kendilerini diğer insanlara uzak ve onlardan farklı olduklarını hissederler. Bu kişiler, kendilerini bir topluluğa ait hissetmez. Bu şema genellikle ev hayatı dışında, dışarıda sosyal hayatında yaşadığı problem sonunda oluşmaktadır. Bu şemaya sahip olan bireylerde genellikle kusurluluk şeması da görülmektedir. Sosyal izolasyonu olan bireylerde cesaret eksikliği olduğu için cesaretlendirme de yapılmalıdır. Zedelenmiş Özerklik ve Kendini Ortaya Koyma Bu alan şemalarına sahip bireylerin temel sorunları aileleri tarafından özerklik oluşturamaması ve başarı performans odaklı olumsuz deneyimleri sonucu yeni şemaların olumasına zemin hazırlamasıdır. Bu kişiler genellikle kendilerini bağımsız, güvensiz, başarısız ve dayanıksız hissederler. Yaşanılan olumsuz deneyimler kişide benlik ve kimlik algısının oluşmasını yavaşlatmaktadır. Kişi kendisini çoğu zaman yeterli hissetmeyecektir. ve Yetersizlik Bu kişiler günlük yaşantılarında diğerlerinden yardım almadan çoğu işini yapamamaktadır. Hayatlarında gerçekleştirmek istediği çoğu şeyde başkasının yardımına başvuracaktır. Önemli kararı vereceklerinde, para harcamalarında, işe girmelerinde, uzun soluklu seyahatlerinde güvendiği kişilerin kararına kendilerini kaptırırlar. Ebeveynleri çocukluğunda bireyin yerine kararlar alıp kişiye sorumluluk yüklemediğinde ya da çocuklarından aşırı beklentiye girdiğinde bu şema oluşabilir. Özellikle terapistin her dediğini yapmaya hevesli bireylerde bu şemanın oluşmasından şüphelenilebilir. Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişilerde bağımlılık şeması olabilir. Zarar Görme ve Hastalıklara Karşı Dayanıksızlık Kişi hayatında her an kötü bir şeyin olmasına dair endişe taşır. Bu kişiler hastalanabilirim, bu olaydan kötü etkilenebilirim, dışarıdan bana bulaşıcı bir şey gelebilir ve ben bununla baş edemeyebilirim korkusunu yaşamaktaır. Bu kişiler dışarıdan gelebilecek felaketleri 3 farklı şekilde yaşayabilirler bunlar ilk olarak kalp krizi, nefes alamama, ölüm korkusu, AIDS olma, sinek ısırığıyla sıtma olma gibi endişelerin oluşturduğu tıbbi felaketlerdir. Kişi duygusal tepkilerle de dayanıksızlık gösterebilir bunlar da kendini kaybetme çıldırma olarak görünmektedir. Son olarak, dayanıksızlık şemasını çevresel faktörlerle de görebiliriz bu faktörler de içinde doğal afetleri, trafik kazaları, uçak düşmesi, asansör düşmesi gibi korkularla insanın karşısına çıkabilir. Bu hastalıkları yaşayan insanlar ve bu şema sahibi olan kişilerin ortak özellikleri hipokandriyasis yani hastalık hastalığı ve kaygı bozukluğu yaşanımının yaygın olmasıdır. Bu kişilerin ebeveynleri, çocukluk yaşamında yaşanabilecek tehlikeye karşı çocuğu korumaya kalkarak asıl zararı vermiş ve aslında çocuğu korumamış zedelemiştir. İç İçe Geçme/Gelişmemiş Benlik Bu şemaya sahip kişiler hayatlarındaki bir kişiyle sosyal hayatında aşırı derecede ilgili ve birliktedirler. İç içe geçmiş kişileri bağımlı kişilerden ayıran özellik iç içe geçenlerin bu duurmdan aslında rahatsız olmasıdır. Başkasına bağlı hareket etmeyi, başkasına yapışık halde bir ömür geçirmeyi doğru bulmaz ve bunu boğulma olarak nitelendirirler. Bu şemaya ev sahipliği yapan kişilerde Obsesif Kompulsif Bozukluk sıklıkla görülmektedir. Başarısızlık Bu şemaya sahip olan bireyler çocukluk ve ergenlik dönemlerinde önemli ötekilerinden bakıcılarından olumsuz dönüşler almış ve sonrasında yapamayacağım başaramayacağım düşüncesini kendisine kabul ettirmiştir. Kişinin akranlarından, rakiplerinden veya çalışma sahasındaki kişilerden kendisini eksik, başarısız hissetmesi dahilinde başarısızlık şemasından şüpheleniriz. Sadece okul, iş hayatı değil, sosyal aktivite, spor, egzersiz, sanat gibi alanlarda da kişi kendisini beceriksiz, yetersiz, akılsız, yeteneksiz olarak algılamaktadır. Zedelenmiş Sınırlar Bu alan şemalarına sahip kişiler genellikle ailesi tarafından rahat büyütülmüş sınırlandırılmamış seberst bırakılmış sorumluluk yüklenmemiş kişilerdir. Toplum tarafından bu kişiler ötekiler tarafından “şımarık, şımartılmış” şeklinde parmakla gösterilmektedir. Ailelerin çocuğuna yüklediği sorumsuzluk, disiplinsizlik, serbestlik ileriki dönemlerde kişide iki farklı şema oluşturmaktadır. Haklılık ve Büyüklenmecilik Bu şema sahibi kişiler, sıklıkla kendilerini çok özel hissederler. Kendilerinin diğer insanlardan farklı, üstün ve çok özel ayrıcalıkları olmaları gerektiğine dair inançları vardır. Bu kişiler için başarılı olmak, güçlü olmak, en ön sırada ön planda olmak, zengin olmak önem teşkil etmektedir. Kişinin güce, ön sıraya olan merakı kimi zaman empati yoksunluğu da oluşturmaktadır. Haklılık şemasına sahip olan kişilerde narsistik kişilik yapılanması görülmektedir. Yetersiz Özdenetim ve Özdisiplin Bu kişiler büyük olasılıkla bireysel denetimini disiplinini oluşturmakta zorluk yaşamaktadırlar. Çocuklarında istismar edilen ihmal edilen ailelerin çocuklarında denetim için sıkıntı yaşanmaktadır. Bu kişiler sabır konusunda da sıkıntı çekmektedir. Önemli Birine Yönelmek Adından da anlaşılacağı gibi bu kişiler gereksinimlerinin ehemmiyetini düşünmeksizin başkalarının gereksinimlerine daha çok önem verirler. Çocukluk çağında koşullu sevgiyle büyüyen sözel iletişimini güçlü sağlamayan kişilerde bu alan şemalarını daha fazla görülmektedir. Bu kişilerin hayatlarındaki en büyük görev diğerlerinin istek ve arzularını yerine getirip onu mutlu etmek olabilir. Böylelikle geçmiş yaşamalrında beslenmemiş karşılanmamış temel ihtiyaçlarını başkalarının ihtiyaçlarını karşılayarak telafi etmeye çalışırlar. Özsaygı, özbenlikten çok başkasına saygıya önemi vurgulayan bu alanda 3 şema tipi mevcuttur. Boyun Eğicilik Bu kişiler çoğu zaman kontrolü başkasında olsun isterken hayatlarında kendi kararlarından çok başkalarının kararlarına, fikirlerine sorgulamaksızın itaat ederler. Bu itaatlerinin altında aslında karşıdan alacağı tepkiden kaçınma bulunmaktadır. Bu kişiler genellikle kendi istekleri, gereksinimleri, fikirlerinin diğerleri tarafından önem görmeyeceği, alay edileceği, veya kabul edilmeyeceği algısı vardır. Bu kişilerde çocukluktan almış olabilecekleri şiddet ve saldırganlıkla boyun eğicilik şeması başlamış olup sonraki hayatlarında öfke patlamaları, agresif davranış, psikosomatik belirti şeklinde yüzeye çıkmaktadır. Kendini Feda Kişi kendi mutluluğu uğruna başkalarının mutluluğunu karşılar. Genellikle başkalarının acısına karşı duyarlıdırlar. Bu şemayı boyun eğme şemasından ayıran özellik başkalarının istek ve ihtiyaçlarına yönelirler ve onlara daha hızlı cevap vermiş olurlar. Onlar için her zaman diğerleri daha önemlidir. Başkalarının önüne kendilerini koyduklarında kendilerini aşırı suçlu hissederler. Onay Arayıcılık/Kabul Arayıcılık Başka insanların onayını alma uğruna uğraşlarını sürekli başkalarının istek arzu beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirirler. Bu kişiler bazen hayatlarında önemli gördüğü yerlere gelebilmek, önemli gördüğü kişi gibi olabilmek için uğraş verirler. Aşırı Tetikte Olma ve Bastırılmışlık Bu Alana sahip olan kişiler yaşamlarını sürekli planlama yaparak geçirmeye çalışırlar. Kişide çocukluk ve ergenlik çağında anlık dürtülerinin, isteklerinin, arzularının bastırılması sonucunda hayatta sürekli hazır olda olunması gerektiği inancı oluşmuştur. Çocukluk çağında onların en büyük temel ihtiyaçlarından olan oyun oynamak ve ilgi görmek bu kişilerden mahrum bırakılmıştır. Bu mahrumiyet onlarda hayata dair olumsuz düşüncelerinin oluşmasına zemin hazırlığı yapmaktadır. Şemaların 18 alt tipinden son dördünü bu alanda inceleyeceğiz. Karamsarlık/Kötümserlik Kişi, hayatında geçmişte yaşadığı, şu an yaşadığı veya gelecekte yaşayacağı şeyler hakkında genel anlamda olumsuz düşüncelere sahipse karamsarlık şemasına sahip olabilir. Bu kişiler hayatlarında olumlu yönü bulmakta zorluk çekerler. Sürekli maddi anlamda ya da eş dost yakınlığı bakımdan bir kayba uğrayabileceğine inanırlar. Bu inançları onda kaygı, kararsızlık, şikayet, beklentisiz, umutsuzluk ve tüm bunların getirdiği mutsuz olma durumunu oluşturmaktadır. Duyguların Bastırılması Bu şemaya sahip olan bireyler kendiliğinden, doğal oluşan duygularını saklamanın, kendi kendilerini bastırmanın izini sürerler. Duygularını ifade etmek onlar için utanç sebebi olabilir. Bunun sebebi geçmişte yaşadığı çocukluk anıları olabilir. Çocukluk veya ergenlik çağında, sevgiyle büyümeyen, sevilmeyen, soğuk ebeveynle büyüyen, önemli gördüğü kişiler tarafından alay edinilen, hırpalanan, üzülen çocukların ileriki yaşamlarında bastırılmışlık oluşmaktadır. Önemli gördüğü ötekiler tarafından yaşadığı alay, gülünç ve utanç durumu kişide bir zaman sonra kabul ediş, benliğine işleyiş ve spontan yaşaması gereken duygularından kendisini uzaklaştırması görülür. Bu şemaya sahip olan bireylerde duygulara, duyguları yaşamanın önemine odaklanmak gerekmektedir. Yüksek Standartlar/ Aşırı Eleştiricilik Çocukluk hayatında çok fazla eleştirilen, yaptığı işler beğenilmeyen, yapmak istediği şeyler karşısında karşı taraftan yapamazsın bakışlarıyla karşılaşan kişilerde bu şema belirtileri görülmektedir. Bu kişiler geçmiş yaşamındaki eleştirilerden kaçınmak için gerçekleştirmek istediği eylemleri sürekli en iyi en mükemmel en üstün hatta kusursuz yapmaya çalışırlar. Kusursuzluğun, mükemmeliyetçi izini süren bu şema sahiplerine aslında geçmiş yaşamında deneyimledikleri aşırı eleştiriye karşı kaçınma söz konusudur. Bu kişiler, hayatlarında çoğunlukla yap-malıyım, başar-malıyım şeklinde -meli, -malı eklerini kullandıran isteklere sahiptirler. Bu istekler kişide kimi zaman gerçeklikten uzak hale bürünmektedir. Bunun neticesinde yüksek standartlar şema sahipleri için kaygı bozukluğu yaşanabileceğini söyleyebiliriz. Cezalandırıcılık Bu kişilerin hayatlarında kendisi de dahil olmak üzere hataya yer yoktur. İsteklerinin yerine getirilmemesi gibi durumlarda cezanın hak edildiği düşünülmektedirler. Bu kişi çocukluğunda şiddet ve saldırganlıkla büyümüş olabilir. Çocukluk yaşamında veremediği cevabı, cezayı yetişkin haliyle verebileceğini inanmaktadır. Genel olarak empati eksikliği yaşayan, öfke, kin ve hırs sahibi kişilerde cezalandırıcılık şeması görülmektedir. Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
Kusurluluk/ utanç şemasına defectiveness/ shame schema sahipseniz kendinizi bir şekilde kusurlu, hatalı, kötü, istenmeyen, kalitesiz, değersiz, sevimsiz, aşağı veya sevilmez vb. olarak algılarsınız. Buna paralel olarak da kendinizle ilgili hissettiğiniz kronik duygu utanç olur. Yani kendinizden utanırsınız. Kusurluluk algınızın dayanağı -ki, bu dayanak gerçekçi değildir- çok değişken olabilir. Bazı kusurlarınız açık bencil olmak; öfkeli dürtülere veya kabul edilmez cinsel arzulara sahip olmak vb. bazıları ise gizli beğenilmeyecek fiziksel görünüş, sosyal beceriksizlik olabilir. Kusurlu hissettiğiniz durumlar arasında şunlar yer alabilir çok öfkeli, çok sıkıcı, çok yoksun, çok beceriksiz, çok tembel, çok huysuz, çok şişman, çok zayıf, çok uzun, çok kısa, çok garip, çok güçsüz, çok budala vb. olarak algılayabilirsiniz kendinizi mesela. Kabul edilemez cinsel ya da saldırgan tutkulara sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz. Kusurluluğunuzu varoluşsal bir durum olarak algılarsınız. Yani, yaptıklarınızdan dolayı değil, kusurlu olduğunuz için kusurlusunuzdur size göre. Dolayısıyla aksi ispatlansa bile siz kendinizi kusurlu olarak algılama eğiliminde olursunuz. Başkaları tarafından kabul edilmemeye, beğenilmeye, suçlanmaya aşırı duyarlısınızdır; çünkü kabul edilmemek, beğenilmemek, suçlanmak sizin için bir felakettir. Başkaları yanında aşırı utangaç davranırsınız; çünkü kendinizi sürekli başkalarıyla karşılaştırabilirisiniz. Kendinizi yakın ilişkilerinizde ya da daha geniş sosyal dünyada ya da her ikisinde kusurlu hissedebilirsiniz. Kusurluluk/ utanç şemasına sahipseniz nasıl davranırsınız? Kusurluluk şemasında kendinizi sürekli kusurlu hissettirecek durumlar yaratabilir, kendinizi kusurlu hissettirecek durumlardan kaçınmak için aşırı çaba sarf edebilir ya da kusursuzluk peşinde aşırı uğraş verebilirsiniz. Bu yollar çok farklı gibi görünse de en temeldeki kusurluluk algınızı güçlendirmek gibi ortak bir paydaya sahiptirler. Kusurluluk şemasına sahipseniz genelde kendinizi değersizleştirirdeğersiz hissettirecek tutumlar sergilersiniz ya da başkalarının sizi değersizleştiren tutumlarına müsaade edebilirsiniz. Başkalarının size kötü davranmalarına ya da sizi suistimal etmelerine izin verebilirsiniz. Reddedilmeye ve eleştirilmeye aşırı hassasiyet beslersiniz. İçten içe problemleriniz için başkalarını suçlarsınız. Genelde içe kapanık olursunuz. Başkalarıyla kendinizi çokça kıyaslarsınız. Genelde eleştirel ve reddedici partnerler seçebilirsiniz. Sizi değerli bulanları ise siz beğenmeyebilirsiniz. Bu durumda sizin için şu cümle çok tanıdık olabilir benim gibi birini beğenen birinin nesini beğeneyim ki! Kendinizi, kusursuz olduklarını düşündüğünüz ya da sizin kusurlarınızı fark edeceğini düşündüğünüzinsanlar yanında rahatsız hissedersiniz. Yakın ilişkilerden ya da sosyal ortamlardan kaçınabilirsiniz. Çünkü insanların sizdeki kusurları fark edebileceğine inanırsınız. Gittiğiniz bir toplantıda, insanların çirkinliğinizi fark etmemesi için tenha bir yerde oturmayı seçebilirsiniz. Kusurluluk şemanızla başa çıkmak için madde bağımlılığı ya da yeme bozukluğuna yol açabilecek tutumlar sergileyebilirsiniz. Kendinizi kusurlu hissettiğiniz alanlarda kıskanç ya da rekabetçi olabilirsiniz. Bazen bireyler arası ilişkileri yukarı-aşağı dansı olarak algılarsınız. Yani ya siz daha mükemmelsiniz ya onlar. Kusurluluğun karşı kutbu olan mükemmellik için aşırı uğraş verebilirsiniz. Çok güzel/yakışıklı, zeki, başarılı, karizmatik vb. olmak için aşırı çaba sarf etmenize rağmen kendinizi iyi hissetmeniz fazla uzun sürmeyebilir. İyi görünmek için ayna karşısında çok uzun zaman harcayabilir, çok güzel konuşabilmek için olağan üstü emek harcayabilirsiniz. Kendinizi en mükemmel hissedebileceğiniz gruplar içinde yer almaya çabalayabilirsiniz. Sizden daha başarısız, daha çirkin kişilerle arkadaşlık kurarsınız. Kusurluluk/ utanç şemanızın kökeninde neler olabilir? Kusurluluk Şemasına sahipseniz çocukken kendinizi sevmenizde ve değerli hissetmenizde bir sorun olabilir. Aşağılayıcı aile tutumları, ileri derecede soğuk ve dışlayan aile ortamlarına maruz kalmış olabilirsiniz. Şu tür yaşantılar sizin için söz konusu olabilir Ailenizde biri size karşı aşırı eleştirel, aşağılayıcı, ve cezalandırıcı olmuş olabilir. Birileriaile, arkadaş, öğretmen vb tarafından sürekli görünüşünüz, davranışınız ve söyledikleriniz için eleştirildiniz veya cezalandırıldınız. Bir ebeveyniniz tarafından hayal kırıklığı, hata ya da yanlış bir şeymişsiniz gibi hissettirilmiş olabilirsiniz. Bir ya da her iki ebeveyniniz tarafından reddedilmiş ya da sevilmemiş olabilirsiniz. Bir aile ferdi tarafından cinsel, fiziksel, ya da duygusal olarak taciz edilmiş olabilirsiniz. Ailede ters giden şeyler için genelde siz suçlanmış olabilirsiniz. Ebeveynleriniz size sürekli kötü, değersiz, işe yaramaz olduğunuzu söylemiş olabilir. Sürekli diğer kardeşlerinizle haksız şekilde karşılaştırıldınız, tercih edilen genelde onlar oldu. Ebeveynlerinizden biri evi terk etmiş ve siz bu durumu kendi hatanız olarak algılamış olabilirsiniz. Kusurluluk şeması ilişkinizi nasıl etkiler? Şema Kimyası kavramı, şemalartemel ruhsal yapılanmaların kendilerini sürdürücü özelliklerinin ilişkilerimize yansımasını ifade eder. Buna göre şemamıza uygun olan kişiler hayatımıza olumsuz etki etse bile bize daha çekici gelebilirler. Buna göre ya şemamıza uygun kişileri hayatımıza alıyor ya da ilişkimizde şemamıza uygun davranışlar sergiliyoruz. Kusurluluk/Utanç Şemasına sahipseniz ilişkilerinizle ilgili şu tür yaşantılarınız olabilir Eşiniz size karşı fiziksel ve duygusal olarak tacizkar olabilir. Sizi aşağılayabilir ya da size saldırganca davranabilir. Eşiniz çok çekici ve istenilen bir kişi olabilir. Sizinle istediğiniz şekilde ilgilenmeyeceğini bile bile ona vurulmuş olabilirsiniz. Onun yanında kendinizi ikinci planda ya da eksik hissedebilirsiniz. Eşinizle birlikteyken kendinizi aşağılık hisseder ya da aşağılık hissettirecek şekilde davranabilirsiniz. Eşiniz sizi pek de yakından tanımak istemiyor ya da size yakın davranmıyor olabilir. Onu hep uzak ya da soğuk olarak algılıyorsunuz. Eşiniz sizinle düzenli zaman geçiremiyor. Evli ya da aynı zamanda birden fazla kişiyle flört ediyor; başka bir şehirde yaşıyor olabilir. Eşinizi aşırı kıskanır ve sahiplenirsiniz. Sürekli kendinizi başkaları ile karşılaştırır, kıskanç ve yetersiz hissedersiniz. Eşinizin size değer verdiğine dair sürekli onay ihtiyacı duyar ve bunu beklersiniz. Eşinizin sizi eleştirmesine, aşağılamasına, ya da kötü davranmasına izin verebilirsiniz. Geçerli eleştiriyi kabullenmekte zorlanırsınız. Çocuğunuz varsa onlara karşı aşırı eleştirel olabilirsiniz. Elde ettiğiniz başarıları sahiplenemez, başarılı olduğunuzda kendinizi bir sahtekar gibi hissedebilirsiniz. Başarınızı sürdüremeyeceksiniz diye aşırı kaygı duyabilirsiniz. Kariyerinizdeki gerilemelerde ya da ilişkilerinizdeki reddedilmelerde ümitsiz ve aşırı depresif olabilirsiniz. Eşiniz gerçekten sevdiğiniz, saygı duyduğunuz birisi değil; onu kendinizden aşağıda görüyorsunuz. İnsanlar onu size yakıştıramıyorlardır. Eşiniz tarafından kendinizi kabul edilmiş ve beğenilmiş hissettiğinizde onun hakkında çok eleştirel olursunuz, ve romantik hisleriniz kaybolur. Ardından ona karşı aşağılayıcı ve eleştirel davranabilirsiniz. Eşiniz sizi gerçekten tanıdığını hissetmeyecek şekilde gerçek kimliğinizi saklarsınız. Ona karşı soğuk davranabilirsiniz. Topluluk içinde konuşurken aşırı gergin olabilirsiniz. Bu şema sosyal anksiyete bozukluğu ve sunum zorluklarında öneli bir yer oynar. Kusurluluk Şemasına sahipseniz flört etmek ya da bir ilişki yaşamaktan tamamen kaçınıyor olabilirsiniz. Karşı cinsi zararlı ya da ilişkiyi gereksiz olarak algılayabilirsiniz. Yalnızlık size daha çekici gibi gelebilir. Kusurluluk şemasında nasıl tedavi edilir? Şema terapide temel amaç öz saygınızın yükselmesini sağlamak ve kendinizle ilgili algınızı gerçekçi bir duruma getirmektir. Terapi sürecinde, bir insan olarak sevgi ve saygıyı herkes kadar hak ettiğinizi görmeye çalışırsınız. Şema terapiyle birlikte kendinizi başkalarının yanında daha rahat hissedebilirsiniz. İnsanlarla ilişki kurmak size zor gelse de bundan kaçınmazsınız. Olumsuz duygularla karşı karşıya kalmayı göze alabilirsiniz. Diğer insanlara karşı bakışınız daha gerçekçi olmaya başlar. Onların sürekli sizinle ilgili olumsuz düşüncelere sahip olduklarına dair inancınızı test etmeye çalışırsınız. Kendinizi diğer insanlara gerçekçi oranda açabilir ve başkalarının da kendilerini size açmalarına müsaade edersiniz. Başkalarının yanında yapamadığınız şeyleriyemek yemek, oturmak, konuşmak vb. yapmaya çalışırsınız. Genel olarak sosyal ortamların tehlikeli olduğuna dair inançlarınızı test edersiniz. Kendinizi aşağılık ve kusurlu hissettirecek tutumlardan uzak durmayı becerebilirsiniz artık.
1Duygusal yeme bozukluğumun olduğunu nasıl anlarım? Hayat bazen zor ve anlamsız gelebilir. Bu noktada çareyi yemek yemekte bulmak, ruhsal yıkımları yemek ile tamir etmek veya içinizde oluşan boşluğu yemek ile doldurmak kolay bir seçenek olarak görülebiliyor. Ancak duygulara teslim edilmiş bir mide zamanla oldukça ciddi kilo problemlerini beraberinde getireceği gibi anlık mutlulukların ötesine götüremez. Eğer;2Aç hissetmiyorken bile yemek yiyor,Daha çok sağlıksız ve yüksek kalorili yiyecekleri tercih ediyor,3Duygusal olarak zayıf olduğunuzda yemek yeme ihtiyacı hissediyor,Kısa zamanda çok fazla yiyor,4Yemek yedikten sonra rahatlama hissediyorsanız duygusal yeme bozukluğu yaşıyor yeme bozukluğu aniden geliyor Dürtüsel olarak işleyen bu süreçte kişi, aniden gelen açlık hissine karşı koyamaz ve yemek yeme ihtiyacı hisseder. Fizyolojik bir acıkma durumu yoktur çünkü fiziksel açlık bir anda gelmez yavaş yavaş oluşur. Üstelik fizyolojik açlıkta mide doyma hissine ulaşıyorken, duygusal açlıkta kişi doyma farkındalığını hissini, pişmanlık duygusu takip ediyor Kişinin psikolojik ruh halini belirleyen bazı hormonlar vardır. Bunların başında ise seratonin ve dopamin hormonları kişinin o gün nasıl hissedeceği üzerinde önemli rol oynuyor. Bu hormonların salgılanması durumunda ise kişi kendini kaygılı, mutsuz ve boşlukta vücut hem de kişi bu noktada kaçış noktası olarak yemek yemeyi görüyor. Duygusal yeme bozukluğu olan birey, tamamen duygularının yarattığı boşluğu doldurmak amacıyla yemek yerken büyük rahatlama hissediyor. Sürekli yemeği düşünmek ve bu dürtüye karşı koyamayıp yemek yemek kişinin suçlu hissetmesine yol sonrasında hissedilenler mutluluktan ziyade pişmanlık oluyor. Yemek yemenin verdiği rahatlık sonrası yaşanan pişmanlık duygusu kişiyi daha da mutsuz hissettirmeye başlıyor ve bu durum içinden çıkılmaz kısır bir döngüye yeme bozukluğuyla baş edebilirsiniz Gün içinde onlarca sorunla karşı karşıya kalabilir, sorunlar dağ gibi önümüzde büyürken kendimizi giderek küçülüyor hissedebiliriz. Bu noktada problemlerden kaçmak yerine üzerine giderek sağlam bir dağın ne kadar da zayıf bir illüzyon olduğunu görebilirsiniz. Bunun için öncelikle duygusal yemek bozukluğu sorununuzu kabul Yemek yeme ihtiyacı hissettiğiniz an kesinlikle paketlenmiş hazır gıdalardan uzak Açlık hissettiğinizde kendinize gerçekten aç olup olmadığınızı sorun. Eğer cevabınız hayırsa açlığınızı gidermek için su veya yeşil çay Kendinize dengeli ve sağlıklı bir yemek programı oluşturun. Bu programda öğünleriniz ve öğün aralarınız belli olsun. Tercih ettiğiniz yemekler ise sağlıklı gıdalar Bu noktada uyku düzeninize çok dikkat edin. İyi bir güne başlamanın en iyi formülü, iyi uyumaktan geçer. Eğer atakların tekrar geldiğini hissediyor ve baş edemeyeceğinizi düşünüyorsanız, mutlaka uzman birinden yardım almalısınız.
İlişkilerde Duygusal Yoksunlukİlişkilerde Duygusal Yoksunluk İlişkilerde duygusal yoksunluk, aşk değildir. Temel olarak ilişkilerde duygusal yoksunluk, “genellikle çocuklukta yoksunluğun neden olduğu güçlü bir duygusal ihtiyaç hissidir”. Bir insan çocukken sevgisiz veya şefkatsiz büyüdüğünde, bu yetişkinlikte güçlü bir duygusal yakınlık ihtiyacı olarak kendini gösterir. Bu ihtiyacı karşılamak için, yoksun bir kişi romantik bir eşe veya hatta çocuğuna kilitlenebilir. Sonuç, mağdurun duygusal enerjisini yoksun bırakılan kişi tarafından sürekli olarak tükettiği, duygusal olarak tüketen bir ilişkidir. Duygusal açlık, aşka benzeyebilir ve genellikle aşkla karıştırılır, ancak yönlendirildiği kişi üzerinde tam tersi bir etkiye sahiptir. Aşk besler, duygusal açlık diğerlerini tüketir ve onları boş bırakır. Birçok çocuk, bir ebeveynin odaklandığı ve sınırların olmadığı bir ortamda büyür. Kafaları karışmış hissediyorlar çünkü ebeveynleri “onlar için orada” gibi görünüyor, ancak ebeveynin odaklanması ve müdahalesi onları güvensiz bırakabilir. Pek çok yetişkin, yaptıkları hiçbir şeyin yeterli olmadığını düşündükleri ve partnerlerinin ihtiyaçlarını sürekli olarak karşılayamadıkları romantik ilişkiler yaşarlar. Birçok insanın, zorba, müdahaleci, boğucu, aşırı korumacı veya sahiplenici olarak tanımladıkları bir ebeveyni veya partneri vardır. Çoğu zaman, bu davranışlar, gerçek sevginin aksine, ilişkilerde duygusal yoksunluğu ifade eden veya deneyimleyen kişinin sonucudur. İnsanlar genellikle bu duygusal yoksunluğu aşkla karıştırır, çünkü bu özlem ve yoğunluk içerir ve özellikle başlangıçta aynı görünebilir. Bir kişi, eşine veya çocuğuna karşı son derece ilgili veya sevecen görünebilir, bu da olumlu görünebilir. Bununla birlikte, ilişkilerde duygusal yoksunluk sevgiden farklıdır, çünkü çocuk veya ilişkideki diğer kişi, sevgi tarafından olduğu gibi beslendiğini hissetmez, bunun yerine yaşam enerjisinin tükendiğini hisseder. Bir çocuk, gerçek bir güvenlik veya bağlantı duygusu yaşamadığı için ebeveynine yapışabilir. Partner, diğer önemli kişiyi iyi veya bütün hissettirmek için sürekli bir baskı hissedebilir. Bizi mutlu etmek diğer kişinin sorumluluğunda değildir. Bizi duygusal olarak doldurmak ve tüm geçmiş duygusal ve ilişki travmalarımız üzerinde çalışmak için gereken duygusal çalışmayı yapmak bizim kendi işimiz ve sorumluluğumuzdur. Birinin Size Aşık Olduğunu – Veya Sadece Duygusal Olarak Bağımlı Olduğunu Nasıl Anlarsınız? İlişkinin başlangıcında çok güçlü bir şekilde ortaya çıkan ve sizinle aşırı olarak zaman geçirmek ister. Birbirinizi ne sıklıkta gördüğünüz veya telefonda ne sıklıkta mesajlaştığınız veya konuştuğunuzla ilgili sınırlar gibi sınırlarınıza ve kurallarınıza saygı göstermez. Duygularınızın veya konumunuzun yanlış olduğunu size hissettirmeye çalışabilir. Cinsel açıdan talepkardır ve değerlerini sekse bağlar. Onaylanmış hissetmek için sekse ihtiyaç duyar. Yapmanızı istediklerini yapmadığınızda sinirlenir, içine kapanır veya somurtur. İlişki çatışmasından ders almaz. Duygularının sorumluluğunu almak yerine sizin de enerjinizi sömürebilir. İlişki içerisinde, onu doldurmak için seni çeken bir kara delik gibi bir boşluk hissedersin. Doğru söylemezler, yalan söylerler ya da gerçeği saklarlar. Birkaç arkadaşı vardır. Kendisi ve başkaları hakkında hata bularak konuşur. Sahiplenici ve kıskançtır. Peki ilişkilerde duygusal yoksunluk aslında nedir? Duygusal olarak ihtiyacınız olanı alamadığınızda duygusal olarak aç kalırsınız. Bazı insanlar çocukluktan kaynaklanan bu açlığa sahiptir ve onları yoksunluğun neden olduğu ilkel bir acı ve özlem durumuyla baş başa bırakır. Çoğu zaman, bu nesilden nesile aktarılan bir kalıptır. Büyük ihtimalle ebeveynler, bu yaraları yetişkinliğe ve ebeveynliğe taşıyan ve bilinçsizce çocuklarının ihtiyaçlarını görmezden gelen duygusal anlamda aç bırakırlar. Bu durumda, duygusal olarak yetersiz beslenen yetişkin çocuk, bağlantı kurmakta ve yakın ilişkiler kurmakta zorlanabilir. Bu senaryoda, birey kendi içsel şifasını, içindeki çocuğa nasıl yeniden ebeveynlik yapacağını, kendi iç çocuğunu nasıl tanımlayacağını ve ona yeterli şekilde yanıt vermeyi öğrenerek yapabilir, böylece yetişkin ilişkileriyle sağlıklı bir şekilde ilişki kurabilir. Diğer durumlarda, sizi “anlamayan” biriyle ilişki içinde olmaktan duygusal açlık hissedilebilir. Bir güvenlik duygusu hissetmeyebilir, yanlış anlaşılmış hissedebilir ve çoğu zaman diğer kişi tarafından kapatılmış hissedebilirsiniz. İşlevsel olmayan başa çıkma biçimlerinizi değiştirmek üzerine çalışın. Çok fazla çekim hissetmeseniz de size değer verdiğini düşündüğünüz, sevgi gösteren birine ilişki için şans vermeye çalışın. Eğer partneriniz size zaten yeterince ilgi, sevgi gösteriyorsa bunları görmezden gelmeyin ve ısrarcı bir şekilde daha fazla ilgi beklentinizden kaçınmaya çalışın. Eğer bağ kurmaktan kaçınıyorsanız insanlarla olan ilişkilerinizde yakınlık, sıcaklık kurabilmek için kendinize şans verin. Bunları denemenize rağmen sonucun başarısız olduğunu düşünüyorsanız Özel Adana Aile Danışma Merkezi uzman psikologlarıyla psikoterapi desteğine başvurabilirsiniz. İlişkilerde yoksunluk şeması olan kişiler için terapide terapisti ile kuracağı bağ iyileştirici ve önemli etkenlerden biridir. Bunun yanında farkındalık geliştirmenize ve farkındalık sonrasında değişim için harekete geçme konusunda size destek olur. Özel Adana Aile Danışma Merkezi bünyesindeki uzman psikologları ile sizlere İlişkilerde Duygusal Yoksunluk alanında destek vermektedir. Detaylı bilgi için bizlere iletişim numaramızdan ulaşabilirsiniz. Sabah 9 akşam 7 saatleri arasında bizlere aşağıdaki telefonlardan ulaşabilirsiniz. Telefon 0 537 776 6262 0 535 977 0407
duygusal yoksunluk şeması nasıl tedavi edilir