🌫️ Isra 36 Ve Mülk 27 Ayetlerinin Vermek Istediği Mesajlar

Tûrsûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 49 âyettir. İsminin 1. âyette geçip dağ mânasına gelen ve hususiyle Hz. Mûsâ’nın Allah Teâlâ ile konuştuğu dağın adı olarak bilinen اَلطُّورُ (Tûr) kelimesinden alır. Mushaf tertibine göre 52, iniş sırasına göre 76. sûredir. Mushaftaki sıralamada elli ikinci, iniş SanaKur’anı indiren O’dur. Bunun bir kısım âyetleri açık ve kesindir. Bunlar Kur’ân’ın esasıdır. Diğer bir kısım âyetler de vardır ki, (onların mânası sizce anlaşılmaz) müteşâbihtirler. (1) İşte, kalblerinde şüphe bulunanlar, fitne aramak ve te’viline gitmek için Kur’ân’ın müteşâbih âyetlerine 27- Cehennemin başında durdurulduklarında onların “Ah ne olaydı, dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden olsak ” dediklerini keşki görseydin! 28- Hayır, sadece daha önce içlerinde sakladıklarının akıbeti önlerinde belirdi (diye böyle hayıflanıyorlar. Konuylailgili olarak Mâide 5:104 ve Lokmân 31:21’de de benzer mesajlar verilmekte ve her iki ayette de vecednâ “bulmak” fiili kullanılmaktadır. O kullanımlardan hareketle, yorumunu yapmakta olduğumuz ayetteki elfeynâ fiilinin de benzer bir mana verdiğini söylemek hatalı olmasa gerektir. Allahın İzni İle Deist Ve Ateistlerin İddia Ve Yanılgılarına Cevap Vermek İçin Kurulmuştur. Anasayfa Arama Mesajlar Son mesajlar; Selamun Aleykum بسم الله الرحمن الرحيمالحمد لله ، صلاة وسلام على رسول الله Kitabın Adı:KUR’AN KAVRAMLARI SERİSİİTİKADİ KAVRAMLAR -11-ŞİRK ve ENDÂD EDİNMEKYazarı:Ahmed KalkanTashih:Ahmed KalkanMizanpaj:Ehl-i DizaynKapak Tasarım:Ehl-i Dizaynİstanbul 2011Baskı:İSTANBUL MATBAACILIKGümüşsuyu Cad. Işık Sanayi Sitesi B Bl Kuran’da “Haram Aylar” diye anılan ve Araplarca hürmet edilen, kan dökülmesi ve savaşılması yasak olan dört haram ayın (Zilkade, zilhicce, muharrem ve receb) belli bir ayrıcalığı var idiyse de (Bakara, 197.), Ramazan ayının böyle bir özelliği yoktu. 5gZkiwm. Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Velâ takfu mâ leyse leke bihi ilmunc inne-ssem’a velbasara velfu-âde kullu ulâ-ike kâne anhu mes-ûlânBilmediğin şeyin üstünde durup ısrar etme; çünkü kulak da, göz de, gönül de, hepsi de sorumludur bundan. Hakkında gerekli ve yeterli bilgin olmayan şeyin aslını astarını bilmediğin mesele ve hadiselerin ardına düşme tartışmaya girme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan her yaptığından sorumludur, cahilce iddia ve ithamlardan dolayı suçludur.Bilmediğin şeyin üstüne durup ısrar etme; çünkü kulak, göz ve kalp hepsi yaptıklarından sorumludur. Kıyamette yaptıklarından sorguya bilgin olmayan alanlarda konuşma, görmediğin, duymadığın, bilmediğin konulara takılıp insanlara iftira etme. Çünkü kulak, göz, gönül ve akıl bunların her biri, yaptıklarından Kur’ân-ı Kerim, 49/ bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına düşme. Şüphesiz kulak, göz ve kalb; bunların tümü ondan bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardınca gitme, çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur.Ve ey insan! Bilmediğin bir işin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalp, hepsi ondan şeyin ardına düşme! Çünkü işitme duyusu, görme duyusu ve gönül, bunların hepsi bundan sorguya şeyin ardına düşme, kulak, göz, gönül, bunların da hepsinden sorulurHakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan o peşine düştüğün şeyden sorumlu tutulacaktır. Bkz. 49/12Bilmediğin şeye tâbi’ olma. Sâmi’anız, bâsıranız ve kalbiniz kâmilen mes’ şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan bir şeye inanıp ardına düşme, çünkü işitme, görme duyusu ve beyin, hepsi ondan sorumludurKörükörüne izlemememizi, sorgulayıp araştırmamızı emreden bu ayete göre hareket eden bir topluma ne dinadamlarının hurafeleri ne de politikacıların ya... Devamı..Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri yaptıklarından de hiç bilmediğin bir şey'in ardınca gitme, çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri ondan mes'ul bulunuyorHakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Kuşkusuz kulak, göz ve fuad¹ bunların hepsi ondan Gönül. Yararlı olmak, bir şeye ilgi duymak ve sorumlu olmak. 2- Nehl suresi, 116. ayet Kendi yalanlarınızı Allah\a dayandırarak dilinize geldiği... Devamı..Senin için hakkında bir bilgi haasıl olmayan şey'in ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalb Bunların her biri bundan mes' bilgi sâhibi olmadığın bir şeyin ardına da düşme! Çünki kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan mes' olmadığı şeylerin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp bütün bunlardan yapacağın yanlışlardan bir işin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, yürek, bunların hepsi sorumlu bir şeyin arkasına düşme. Çünkü kulak, göz, gönül hepsinden sahibi kesin bir bilgin [ilm] olmayan şeyin ardına düşme! Muhakkak ki kulak, göz ve kalp¹⁹, bunların hepsi de o şeyden Kalp, Kur’an’da “idrak merkezi” olarak da kullanılmıştır. Bu ayette duyu idrakı ile akıl idrakının sorumluluğu söz bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan yeterli bilgin olmayan ve doğruluğunu tam olarak araştırmadığın bir şeyin ardından körü körüne gitme! Ne olursa olsun, sağlam ve inandırıcı delillere dayanmadan, hiçbir konuda kesin yargıda bulunma, hiç kimseyi asılsız söylentilere dayanarak suçlama! Çünkü araştırma yapıp gerçeği öğrenmen için Allah’ın sana bağışladığı kulak, göz ve gönül; bunların hepsi bu yaptığından sorumludur. Senin için bilgi olmayan şeylerin ardına düşme / üzerinde durma! Kulak, Göz ve Gönül, bunların hepsi ondan ilgilendirmeyen şeylere kafanı takma. Çünkü, göz kulak ve kalp tek tek hesaba çekilip sorgulanacaktır ...Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül ardına düştüğün şeyden sorumludur. Peşine düşeceğin şeylerin gerçeğini araştır. Hakkında kesin delil olmayan şeylerin üzerinde gereksiz şekilde durma! Unutma! Hakkında kesin delil olmayan şeyler hakkında ancak zanda bulunursun! Zanlarınız sizi doğru yola ulaştırmaz. Zanlarınızın peşine düşerseniz bilmediğiniz şeyin ardına düşerek haksızlık edersiniz. Bundan dolayı ağır sorumluluk altına bilgin olmayan şeyin peşine biliyormuş gibi düşme! [*] Şüphesiz ki işitme duyusu, göz ve kalp, bütün bunlar o kazandığından sorumludur. [*]Bu ayet Hucurât 496. ayetle birlikte okunmalıdır. Bu ifade “hakkında bilgi sahibi olmadığın konuların peşine düşme, onları biliyormuş gibi hareket et... Devamı..Bilmediğin şeyin ardına düşme, çünkü kulak, göz ve kalplerin sahipleri tüm yaptıklarından mutlaka şeyin ardına düşme; ⁴⁵ çünkü, işitme duyusu, görme duyusu ve kalp, bunların hepsi [Hesap Günü’nde] bundan sorguya çekilecektir!45 Yahut “Bilmediğin konuda fikir beyan etme” [veya “bilmediğin şeyin ardından gitme”]. Bunun, olaylar ya da insanlar hakkında ileri sürülen mesnetsi... Devamı..Ve hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin peşine düşme! Zira kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. 7/33, 11/46, 29/8, 31/15, 40/42Ve bilmediğin bir şeyin peşinden gitme![²²⁶⁷] Çünkü kulak, göz ve gönül; bütün bunlardan dolayı hesap günü sorumlu tutulacaktır.[²²⁶⁸][2267] La takfu, “peşine düşme, ardınca gitme” anlamına Ferrâ. İz sürücülük sanatına kıyâfe, bu işin uzmanına da kâif denilirdi. Bir önceki âyetle b... Devamı..Ve senin için kendisine bilgi olmayan bir şeyin arkasına düşme. Şüphe yok ki kulak, göz, gönül, hepsinden sahibi sorulmuş şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, kalb gibi azaların hepsi de sorguya çekilecektir. [49, 12]Bilmediğin bir şeyin ardına düşme, çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi oyaptığından şeyi "Biliyorum" dime. Kulak, göz ve kalb bundan mes' sahibi olmadığın bir konuda konuşma[1]. Sende olan dinleme, görme basiret ve gönül özellikleri[2] ondan sorumlu tutulmanı gerektirir.[1] Öndekinin ense köküne bakarak gitme. Hucurat 49/6 ve Aişe validemize iftira Nur 24/11 vd. تفسير الطبري - 17 / 448 وأولى الأقوال في ذلك بالصواب ق... Devamı..Bilmediğin bir şeyin ardına düşme; zira kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan şeyin peşine takılma. Çünkü kulak olsun, göz olsun, kalp olsun, hepsi bundan sorumlu bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu ardca yürime anuñ kim olmadı aña bilmek. bayıķ ķulaķ daħı göz daħı göñül oldı andan şunlar degül oldı andan uyma sen bilmedügüñ nesneye. Taḥḳīḳ ḳulaḳlar ve gözler ve yüreklerbarça ażālardan ṣorulsa gerek.Ey insan! Bilmədiyin bir şeyin ardınca getmə bacarmadığın bir işi görmə, bilmədiyin bir sözü də demə. Çünki qular, göz və ürək–bunların hamısı sahibinin etdiyi əməl, dediyi söz barəsində sorğu-sual olunacaqdır.O man, follow not that whereof thou hast no knowledge. Lo! the hearing and the sight and the heart of each of these it will be pursue not that of which thou hasth2222 no knowledge; for every act of hearing, or of seeing or of feeling in the heart will be enquired into on the Day of Reckoning.2222 Idle curiosity may lead us to nose into evil, through our ignorance that it is evil. We must guard against every such danger. We must only hear t... Devamı.. isra suresi 36 ve mülk suresi 23 ayetlerin anlamları; İsra suresi 36. ayet meali Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur. Mülk suresi 23. ayet meali Resûlüm! De ki Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!'' Bu ayetlerden çıkarılan ana fikir; Bilmediğiniz ve emin olmadığınız şeylerin peşinden giderek yanlışa sürüklenmeyin. Allahın size verdiği tüm nimetler için göz, kulak, gönül şükür edin. İsra Sûresi 23-39. Ayetleri Işığında Allah?ın Emirleri 1- Allah?tan başkasına asla ibadet etmemek. 2- Anne-babaya iyi davranmak. 3- Akrabaya hakkını vermek. 4- Yoksula ve yolda kalmışa hakkını vermek. 5- İsraf etmemek. 6- Cimrilik etmemek. 7- Fakirlik korkusuyla evlatlarını öldürmemek. 8- Haksız yere cana kıymamak. 9- Yetimin malını yememek. 10- Ahdi yerine getirmek. 11- Ölçü ve tartıyı doğru tutmak. 12- Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin ardına düşmemek. 13- Yeryüzünde kibir ve azametle yürümemek. İsra Sûresi 23-39 kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ?öf!? bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki ?Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.? içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır. yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir. Rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak bir söz söyle. sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın. Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve dilediğine kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir. korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. bir sebep olmadıkça, Allah?ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da kısas yoluyla öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir. erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz veren sözünden sorumludur. ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir. kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin. bu sayılanların kötü olanları, Rabbinin katında sevimsiz şeylerdir. Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilâh edinme. Sonra kınanmış ve Allah?ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. Giriş Yap & Kayıt Ol MANEVİ HAYAT Anasayfa > İslami Bilgiler > Dini Konular > Kuran-ı Kerim ayetleri > İsra suresi 36. Ayet, ayetin okunuşu,anlamı ve verdiği mesaj Konusu 'Kuran-ı Kerim ayetleri' forumundadır ve saadet tarafından 24 Eylül 2018 başlatılmıştır. saadet Moderatör Admin İsrâ suresi 36. Ayet, ayetin okunuşu,anlamı ve verdiği mesaj Ayette verilen Mesaj İnsan gördükleri, işittikleri ve düşündükleriyle hareket eder. Şu demek ki insanın bilgisi; gözlem, haber ve akla dayanır. İsrâ suresi 36. ayette bilgi kaynaklarının doğru kullanılması emredilir. İnsanın bir haber ve bir olay hakkında kesin hüküm vermeden önce ciddi araştırma yapması Cenab-ı Allah’ın emridir. Akıl ve vicdan bu şekilde hareket ettiğinde artık inanç dünyasında kuruntulara ve yanlışlıklara meydan verilmez. İnsanın sorumluluğu en temel konulardan başlayarak hayatın her alanını kapsar. Öncelikle iman noktasında kesin bilgiye sahip olmak gerekir. Zanla hareket eden kişi ya yanlış bir yola sapar ya da zayıf bir imana sahip olur. saadet, 24 Eylül 2018 1 Göz Ardı Edilen İçeriği Göster Kullanıcı Adınız veya E-Posta Sitemize üye misiniz ? Hayır, Şimdi Üye Olmak İstiyorum. Evet, şifrem Şifrenizi mi unuttunuz? Beni Hatırla MANEVİ HAYAT Anasayfa > İslami Bilgiler > Dini Konular > Kuran-ı Kerim ayetleri > Ara Sadece Başlıklarda Ara Üye Mesajlarında İsimleri virgülle ayırın. Gönderme Zamanı Sadece bu konuyu ara Sadece bu forumda ara Konu İçinde Ara Faydalı Aramalar Son Mesajlar Daha Fazla... Anasayfa Anasayfa Hızlı Linkler Forumları Ara Son Mesajlar Menü İsrâ Suresi 23-29. ayetlerde verilen mesajlar yine insan yaşamını ve ahret yurduna hazırlık yapmaları için uymaları gereken kurallar topluğudur. İslam sosyal bir dindir ve İslam’da “iyilik” temel bir ilkedir. İsrâ Suresi 23. Ayette bunu net bir şekilde görebiliyoruz. Ayet-i kerimede Allah şöyle buyurmaktadır; “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.” İsra-23 “Sadece Rabbe kulluk etmenizi emretti” “Kulluk” yaratan ile yaratılan arasındaki ilişki düzeyidir. Yani insanı yaratan Allah’a karşı uyulması gereken bir kuraldır. Ayette ise “Sadece Rabbe kulluk” edilmesi emrediliyor. Nitekim Fatiha Suresi’nde “Yalnızca sana ibadet ederiz” Fatiha-5 deniyor. Kulluk, aslında sadece anlaşıldığı gibi düz bir kelime değildir. Kişi, en çok kime saygı gösteriyorsa, tanzim ve şükrü en çok kime borç biliyorsa, kimi her şeyden üstün tutuyorsa bir anlamda kendini o şeye/kişiye kul etmiş sayılır. Fakat Müslüman için en çok değer verilecek kişi Allah’tır ve kulluk ise yalnızca Allah’a yapılır. “Anne babanıza iyi davranmanızı emretti!” Anne ve baba, insanın var olma vesilesidir zira anne, çocuğunu 9 ay boyunca karnında taşır doğumundan sonra da uzun bir süre anne, evladına karşı gerekli olan merhameti en iyi şekilde gösterir. Yemez-yedirir, uyumaz-uyutur, üzülür-üzmez… Yani evladı için iyi olan her şeyi yapar. Baba da anne kadar değerlidir. Çünkü ailenin rızkını temin etme, iyi bir ahlak verme, geleceğe dair çalışmalar yapma gibi tüm sorumluluklar babanın sırtına yüklenmiştir. Dolayısıyla böylesine iyilik içinde ihsanda ve ikramda bulunan anne-babaya iyi davranmak gerekir ve Allah bunu bir tavsiye olarak değil, emir olarak insanlara söylemektedir. “Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! ikisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.” Bunca zahmete katlanarak evladını yetiştiren, maddi ve manevi eğitimini en iyi şekilde veren, kendisi aç olduğu halde evladını düşünen dünyanın en değerli varlıkları anne ve babalar da zamanları geldiklerinde yaşlanırlar ve yardıma muhtaç hale gelirler. Allah ayetin bu son bölümünde aslında bir anlamda “iade-i merhamet” konusunu ele almaktadır. İsrâ Suresi 23. Ayette verilen mesaj bir anlamda şunu söylemektedir; “Bunca yıl annen-baban sana iyilik yaptı, seni kötülüklerden korumak için her türlü zorluğa katlandı, aç kalmaman, hastalanmaman için elinden geleni yaptı. Vatanına ve milletine hayırlı bir evlat olman için gerek fen ilimlerinde gerekse de İslami ilimlerde sana yol gösterdi, senin için bir zemin oluşturdu, evlenme çağına geldiğinde senin için en iyi olanını seçti, evini dizdi, seni bir süre gözetti ve artık onların da eli ayağı tutamaz oldu. Şimdi sana böylesine büyük iyiliklerde bulunan anne-baban yanında yaşlandı. Tüm bunları yapan ebeveynlerine karşı sorumluluklarını yerine getirme sırası şimdi de sende. Onlar sana iyilik babında her şeyin en iyisini yaptılar, şimdi de sen onlara en iyi şekilde hürmet et, saygı göster. “Onlardan biri veya ikisi yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme!” çünkü onlar sen küçükken yaptığın bunca yaramazlıklarına katlandılar, yeri geldiğinde sen onları sıkıntıya soktun ama onlar bunu da görmezden geldiler. Şimdi onların gayr-i ihtiyari yapacakları şeylerden dolayı sakın onlara “öf bile deme!” diyor Allah Yaşlı insanlar, alıngan olurlar bazen sizin için normal gelen bir söz bile onları incitebilir. Öyleyse bu yaşlılar anne-baba ise özellikle, kullanacağınız kelimelere, cümlelere ve konuşmalarınıza dikkat edin, çünkü onlar alınabilirler ve bu da sizin için günah olarak yeter. “Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. "Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster" diyerek dua et.” İsra-24 “Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger.” Ayet-i kerimenin hemen başında, bir önceki ayetin devamı niteliğinde bir emir vardır. “Onlara merhametle kol kanat ger.” Yani onlar bunca sıkıntılar yaşamalarına rağmen senin için her şeyin en iyisini istediler, her şeyin en güzelini yaptılar veya yapmak için çabaladılar, şimdi de sıra sende. Artık onlar, ihtiyarlamış, belleri bükülmüş, kendi başlarına iş yapabilecek durumda değiller. Onların sana baktıkları gibi sen de onlara bak. "Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster" Ayet-i kerimenin son bölümünde ise Allah duayı emrediyor. Anne-babanın yaptığı bunca iyiliğin karşılığını elbette bir evlat hiçbir şekilde ödeyemez. Onlara bu yaptıkları iyilikler karşısında şükran sunmak için elinden gelen her şeyi yaptıktan sonra bir de onlar için dua ederek, Allah’tan onlara merhamet etmesini iste. Yaşarken ya da öldükten sonra da onlar için dua et. Çünkü amel defteri kapanmayan bir kısım insan da arkasında ona dua edecek hayırlı bir evlat bırakanlardır. “Kalplerinizdekini en iyi bilen rabbinizdir. Eğer iyi olursanız bilesiniz ki Allah kendisine yönelenleri bağışlayıcıdır.” İsrâ-25 İnsanı yaratan Allah’tır ve yaratıcı yarattığının her halinden haberdar olur. Şöyle düşünün, siz kendi başınıza bir yer inşa ettiniz. İnşa ettiğiniz yerin içinde nelerin olduğunu bilmez misiniz? Elbette bilirsiniz. Bila teşbih, Allah da insanı inşa edendir. Kalbi yaratan Allah’tır, düşünceleri yaratan Allah’tır. Dolayısıyla kendi yarattığı bir mahlûkun içinden geçirenleri bilmez mi? Haşa… “Allah kendisine yönelenleri bağışlayıcıdır.” Allah merhamet edenlerin en merhametlisi ve bağışlayanların en iyisidir. Ayetin sonunda tam olarak bu mesaj veriliyor; eğer siz Allah’a yönelir, O’nun istediği gibi yaşar ve hayatınıza O’nun istediği doğrultuda çeki düzen verirseniz O da sizi affeder çünkü O, çok bağışlayandır… “Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma!”, “Çünkü savurganlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan da rabbine karşı çok nankördür.” İsrâ-26-27 Allah insanın dünyadaki sorumluluğunu sadece kendi yaşantısı ile sınırlı bırakmamıştır. İnsan, kendine karşı sorumlulukları olmakla birlikte yaşadığı topluma karşı da bir takım sorumluluklarla sorumlu tutulmuştur. Akrabaya yardım etmek, Müslüman bir insanın en temel görevlerinden biridir. “Sıla-i Rahim” olarak da bilinen akraba ilişkileri, sadece onları ziyaret etmekle sınırlı değildir, ihtiyaçları olduğu zaman onlar için elden geleni yapmak, hastalandıklarında ziyaret etmek, düğünlerinde davetlerine icabet etmek, cenazelerinde tüm gerekli yardımı sağlamak da bir haktır ve akrabadan sonra yoksul ile yolculara da hakkını vermeyi de emreder. Çünkü onlar da toplumun birer parçalarıdır ve bize verilen geniş nimetlerde ve zenginliklerde onların da payı vardır. Dolayısıyla elimizde olan nimetleri istediğimiz gibi gereksiz yere saçıp savurmaya hakkımız yoktur. Elimizdeki nimet üzerinde hakkı olan yoksul ve yolculara da haklarının tam olarak verilmesi gerekir. “Çünkü savurganlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan da rabbine karşı çok nankördür.” İsrâ-27 Allah yukarıda vermiş olduğu son emrinden sonra savurganlığın kime has bir özellik olduğunu söyleyerek insanları uyarmaktadır. “Savurganlar şeytanların dostlarıdır” ancak şeytan dostları savurganlık yaparlar ve eğer biz Allah katında “şeytanın dostu” olarak anılmak istemiyorsak, akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını vermek zorundayız ve savurganlık yapmaktan uzak durmak zorundayız. “Zira şeytan Rabbine karşı çok nankördür.” Yani eğer biz savurganlık yaparsak ve Allah’ın emrettiği şekilde hayatımıza çeki düzen vermezsek o zaman biz de Şeytanın durumuna düşer ve Rabbimize karşı nankörlük etmiş oluruz. İsrâ Suresi 23-29. Ayetlerde verilen mesajlar bunlarla sınırlı değil. Ayetler devam ediyor, inceleyelim. “Eğer sen kendin dahi rabbinden umduğun bir lutfu beklemek durumunda ihtiyaç içinde olduğun için onlara ilgi gösteremiyorsan, hiç değilse kendilerine rahatlatıcı bir söz söyle!” İsra-28 Allah insana kaldıramayacağı bir sorumluluğu yüklemez. Evet, anne-baba, Allah’ın onlara bahşettiği merhamet duygusundan dolayı yemeyip-yedirseler de, içmeyip-içirseler de Allah yine de evlada taşıyamayacağı yükü yüklemiyor. İsra Suresi 28. Ayette mesaj vererek, eğer hiçbir maddi gücün yoksa onlara iyilik yapabilecek durumda değilsen, elin ayağın tutmuyorsa ve gerçekten kendin de yarıma muhtaç isen yine de onlar için bir iyilik yap ve onlara rahatlatıcı söz söyle. Nitekim Peygamber Efendimiz “Güzel söz sadakadır” buyurmaktadırlar. Yani insanın maddi olarak anne-babasına, akrabalara, yolcu ve yoksullara verebileceği bir şeyi yoksa da kişinin sadaka yerine geçen güzel söz söylemesi gerekir. Sayılan bu kişilerle karşılaştığında ya da onlarla birlikte iken maddi ve manevi sıkıntılarına derman olacak veya en azından sıkıntılarını giderecek güzel söz söylemesi de Allah’ın insana yüklediği bir sorumluluktur. İsra Suresi 23-9. Ayetlerde verilen mesajın son ayetinde ise Allah insanlara nasihatte bulunuyor. “Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine hayıflanacak duruma düşersin!” “Eli sıkı olmak” cimriliktir, var olduğu halde harcamamak, yardım etmemektir. Allah cimrileri sevmez ve bir hadis-i şerifte Efendimiz “Cimri Cennete giremez” buyurmaktadır. Eli sıkı olmanın zıddı ise “ölçüsüz olmak” yani savurgan olmaktır. Allah her iki durumu da yasaklamıştır. Ne cimri olmak ne de eli sıkı olmak gerekir, ikisi arasında yani “vasat” olmak gerekir. Allah İsra suresi 23-29. Ayetlerde verilen mesajları bu şekilde kullarına iletmektedir. Müslüman bir insan, yaratıcısının emrettiği her şeyi elinden geldiğinde yapmak ile mükelleftir ve ayetlere dikkat edilirse hiçbir mesaj, insanın yapamayacağı zorluklarda değildir zira Allah Bakara Suresi 286. Ayette "Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez” buyurmaktadır. Verilen mesajlar incelendiğinde de Allah’ın insana ağır yükler yüklemediği, kaldırabileceği, kaldıramayacağı durumlarda ise kolaylaştırıcı yöntemleri göstermiştir.

isra 36 ve mülk 27 ayetlerinin vermek istediği mesajlar